GÜ N D E M
lilik ve kazanç ile arasındaki her engeli
kaldırmaktaki kararlılığı, onu buhar gü-
cüyle çalışan verimli ve güçlü pompalar
yapmaya doğru sürükledi.
Böylece nispeten küçük ve yerel bir
soruna çözüm ararken yepyeni bir
dünyanın perdesini aralamış oldu Batı
dünyası.
38
BİLİM VE DOĞAL KAYNAKLAR
KESİŞİNCE
Dünyayı değiştirecek bir devrimin tek
itici gücü zengin kaynaklar olamazdı
elbette. Avrupa’nın geri kalanında ken-
dini gösteren kilise ve devlet baskısının
var olmadığı 17. ve 18. yüzyıl İngilteresi,
bilim ve akılcılığın da beşiğiydi. Bilimsel
kapasite ve doğal kaynak zenginliğinin
kesişim noktasından “ilk endüstri dev-
rimi” çıktı. (3)
Üretimde elektriğin kullanımı ve böyle-
ce gece de üretimin sürdürülebilmesi,
demirin yerini çeliğin, kömürün yerini
petrolün alması, telgraf ve telefonun
icadı, üretimde otomasyona geçiş gibi
yeni kaynaklar ve o kaynakların verimli
kullanımına olanak sağlayacak bilimsel
gelişmeler Birinci Dünya Savaşı’na ka-
dar sürecek olan ikinci endüstri dev-
riminin ardındaki itici güçleri oluştur-
du. İlk ikisinden hiç de farklı olmayan
dinamiklerle hayatımıza giren üçüncü
endüstri devriminin ardındaki itici güç-
ler ise dijitalleşme ve otomasyon oldu.
Etkisi ilk iki devrime nazaran çok daha
büyük olmasına rağmen kısa süren
üçüncü endüstri devrimi, üretimi ve kü-
resel gayrisafi milli hasılayı nüfus artışı-
nın gerektirdiği oranda yükseltmekte ve
işsizliği yenmekte yeterli olamadı (4) zira
çok önemli bir bileşeni eksikti: VERİM
Ve sonunda yüksek verim arayışımız
bizi Endüstri 4.0’ın eşiğine kadar taşıdı.
Birçok kaynak, Endüstri 4.0’ın dünyaya
olan etkisinin ilk endüstri devriminin et-
kisi kadar dramatik olacağını öngörüyor.
Zira bu yeni eşik, üretim, kaynak kulla-
nımı, insanın üretimdeki rolü gibi birçok
alandaki paradigmaları değiştirecek ve
beraberinde Tarım 4.0, Eğitim 4.0,
Hukuk 4.0 ve hatta Vatandaş 4.0 gibi
kavramların da hızla evrilmesine sebep
olacak gibi gözüküyor.
Yazının bundan sonraki bölümünde,
tüm dünyada istihdamdan teknolojiye,
HER DEVRIMDE OLDUĞU GIBI
ENDÜSTRI DEVRIMINDE DE
BIR KIVILCIMA VE DEĞIŞIM
ATEŞINI CANLI TUTACAK BIR
ENERJI KAYNAĞINA IHTIYAÇ
VARDI. ODUNUN YERINI ALAN
KÖMÜRÜN ENERJI VERIMI ÜÇ
KAT DAHA FAZLA, TAŞINMASI
VE MUHAFAZASI ISE DAHA
KOLAYDI.
üretimden lojistiğe, iş yapma biçimimizi
değiştirecek eşiğe doğru yürüyüşümü-
zün ardındaki temel dinamikleri incele-
yecek ve Endüstri 4.0’ı anlamaya, an-
lamlandırmaya çalışacağız.
Ama gelin önce bir adım geri gidelim
ve bu geçişi anlayabilmek için üçüncü
sanayi devriminin dünya ekonomisine
olan etkisini biraz daha yakından ince-
leyelim.
BÜYÜME NEDEN ÖNEMLİ?
Dünyayı bilimsel ve teknolojik olarak
ilk ikisinden çok daha ileriye taşıyan
üçüncü sanayi devriminin dünya eko-
nomisinde sürdürülebilir bir büyümeyi
tetiklediğini söylemek oldukça zor…
İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen takribi 15
yılda yaşanan küresel ekonomik büyü-
me, 1960 yılından günümüze, sürekli
bir düşüş trendi gösterdi ve teknoloji-
deki ilerlememizin küresel ekonomi-
ye yansıması hiç de beklediğimiz gibi
olmadı. 1960’larda %5-%6 aralığında
olan küresel ekonomik büyüme bugün
%3.4’ler seviyesinde ilerliyor. Üstelik
geride bıraktığımız yaklaşık 60 senenin
dinamikleri ile bu düşüş trendini tersine
çevirmek pek de mümkün gözükmüyor.
Yani klasik küreselleşmenin, ucuz ham-
madde, ucuz kaynak, ucuz işgücü gibi
konvansiyonel araçlarının bizi sağlıklı
bir ekonomik geleceğe taşıması müm-
kün olmayacak. (5)
Peki büyüme neden önemli?
Sorunun cevabı çok açık… Sürekli ar-
tan nüfusu besleyebilmek, bu nüfusun
hayatını güvenli ve sağlıklı sürdürmesini
sağlayabilmek ve artan nüfusa istihdam
imkanı sunabilmek ancak sürdürülebilir
ekonomik büyüme ile mümkün olacak-
tır. Gelin görün ki yaklaşık son 60 yıldır
her gün büyüyen dev bir ailenin tüm ih-
tiyaçlarını, her gün küçülen bir bütçe ile
karşılamaya gayret ediyoruz.
Peki bu durumla mücadele etmek için
hiç mi çaba göstermedik? Elbette gös-
terdik, gösterdik ama palyatif çözümler
ürettik. Örneğin dünya devleri, fabrika-
larını başta Çin olmak üzere ucuz işgü-
cünün olduğu topraklara taşıdı. Fakat
yatırımın ve sosyal değişimin doğal so-
nucu olarak ucuz işgücü kısa süre için-
de pahalı hale geldi.
Ardından fabrikalarımızı büyüttük ve
entegre tesisler yerine bir ürünü bü-
yük miktarlarda üretmeye yöneldik. Bu