“Bir ekonomik krizi daha geride bırakmış gibi göründüğümüz şu günlerde
tüm dünyadaki politik krizlere baktığımda, o seviyedeki oyunun ne
kadar sertleştiğini gördüğümde, her ülke liderinde, yenik oldukları maçın
son dakikalarında kaleci dahil tüm takımı çizginin diğer yarısına atma
çabasında olan ve karşı taraf üzerinde olağanüstü bir baskı yaratmaktan
başka kazanma şansı olmadığını bilen teknik adamın ruh halini görüyorum”
5
İlkeleri’ni (1999) raflardan i ndirdik ve tüm
bu rapor ve ilkelerde bizi uyaran ancak ku-
lak asmadığımız her tür belayı 2001 Enron
krizinde yaşadığımızı gördük.
Sonuç olarak Enron olayı kurumsal yöneti-
mi tüm süreçleri ile yeniden gündemimize
almamızı ve değerlendirmemizi sağladı. Bir
diğer taraftan aynı kriz, çok daha büyük bir
krizin geleceğinin de habercisiydi.
Yeterli regülasyonun olmadığı piyasalarda-
ki şirketlerin raporlamada ne kadar “yaratı-
cı” olabilecekleri, para piyasalarının “yara-
tıcılığı” ile ilgili bir sinyal veriyordu ancak
o sanal kazançlar o kadar yüksekti ki kimse
yaklaşan buzdağını görmedi; gören birkaç
uzmana ise aldırış etmedi.
Hâlâ izlemediyseniz “Smartest Guys in the
Room”, “Too Big to Fail”, “The Wizard of
Lies” ve “The Big Short” filmlerini seyret-
menizi öneririm. 2001 ve 2008 yıllarında
yaşananları gördüğünüzde suni kaynaklar-
“ENRON OLAYI
KURUMSAL
YÖNETIMI TÜM
SÜREÇLERI
ILE YENIDEN
GÜNDEMIMIZE
ALMAMIZI VE
DEĞERLENDIRMEMIZI
SAĞLADI. BIR DIĞER
TARAFTAN AYNI
KRIZ, ÇOK DAHA
BÜYÜK BIR KRIZIN
GELECEĞININ DE
HABERCISIYDI”
la yaratılan piyasaların iş dünyasını nasıl
derinden sarsan krizlere sebep olduğuna
tanık olacak ve belki de kendi sektör veya
piyasanız ile bağlar kuracaksınız.
ENRON BİZE BİR ŞEY ÖĞRETTİ Mİ?
Gelin Enron’a geri dönelim ve neler yaşan-
dığını hatırlayalım…
Dönemin CEO’su Jeffrey Skilling şirketi kârlı
gösterecek bir muhasebe kayıt yöntemini
keşfetti: Mark-to-market accounting.
Bu yöntemi kullanan şirket, tüm varlıkla-
rını her hesap döneminin sonunda yeni-
den değerliyordu. Böylece şirket mevcut
varlıklarının gelecekte getireceği öngörü-
len gelirlerini de o yılın gelirleri arasında
kaydedebiliyor, böylece şirketin kârlılığı
şişirilebiliyor ve hisse değeri olduğunun
çok üzerine çıkartılabiliyordu. Arthur
Andersen’in denetçilerinin gözü önün-
de oynanan bu oyunu ortaya çıkartan ise