anılıyor. Haziran ayında Maryland ve District of
Columbia başsavcıları, ABD Başkanı Trump’ın
anayasada yer alan yolsuzluk karşıtı maddeleri
ihlal ettiği iddiasıyla soruşturma başlattı. The
Washington Post’un haberine göre, Trump’ın
kişisel şirket işleriyle hükümet işlerini bir arada
yürütmesi yeni soruşturma dosyasının teme-
lini oluşturdu. Savcıların, Trump’ın otellerine
giren yabancı para kaynaklarını inceleme altı-
na aldıkları da biliniyor. ABD Başkanı, göreve
gelmeden kısa bir süre önce “çıkar çatışması”
riski nedeniyle bütün işlerini oğullarına devret-
tiğini açıklamıştı. Ancak soruşturmayı yürüten
savcılar bunun gerçek olmadığını ve Trump’ın
şirket işlerinde hâlâ söz sahibi olduğunu öne
sürdüler.
Ayrıca yolsuzluk kimi zaman -ironik olarak-
muhalifleri veya rakipleri sindirmek için bir
araç olarak da kullanılabiliyor. Kuzey Kore bu
konuda oldukça sabıkalı bir ülke. Devlet Baş-
kanı Kim Jong-un eniştesi ve ülke yönetimin-
deki en güçlü isimlerden Jang Sung-taek böyle
bir yolsuzluk suçlamasıyla görevden alınmış ve
idam edilmişti. “Devlet aleyhine faaliyetlerde
bulunacak gruplaşmalara gitmek, yolsuzluk ve
hovardalık ile madde bağımlılığı gibi kötü dav-
ranışlarından” dolayı suçlanan Sung-taek Çin
ile ilişkilerde kilit rol oynuyordu. Bazı kaynak-
lar Kuzey Kore lideri Kim Jong-il’in kız kardeşi
ile evli olan Jang’ı, perde arkasındaki asıl lider
olarak görüyordu.
NE ÖNEMLİ, NE DEĞİL?
Peki medyanın bu konuda bir günahı var
mı? ABD’deki 1969 seçimleri öncesinde or-
taya çıkmış bir iletişim teorisi olan “Gündem
Belirleme” (Agenda-Setting), oldukça büyük
tartışmalara sebep olmuştu. Max McCombs
ve Donald Shaw tarafından tasarlanan teori
“Toplumun ne hakkında düşüneceğinin ve
neyi önemli olarak algılayacağının kitle ileti-
şim araçları tarafından nasıl belirlendiğini”
inceliyor. Teori özet olarak Bernard Cohen’in
“Medya çoğu zaman ne düşüneceğimizi de-
ğil, şaşırtıcı bir şekilde ne hakkında düşüne-
ceğimizi söylemekte başarılıdır” sözüyle açık-
lanır.
Yani bu teoriye göre yolsuzluğun birincil bir
sorun olarak görülmemesi ve toplumun baş-
ka şeylere daha duyarlı olması veya duyarlıy-
mış gibi görünmesinde medyanın payı çok
büyük olabilir. Diğer yandan zaten totaliter
rejimlerde sorgusuz bir kabulleniş söz konu-
su olduğundan yolsuzluğa karşı bir duruşun
ortaya çıkmaması şaşırtıcı olmaz.
15
TOTALITER,
SORGULANMAYAN,
DENETLENMEYEN
BIR LIDERLIĞIN
ETIK YÖNETIMINI
DOĞRU BIR
ŞEKILDE KURMASI
VE YÖNETMESI
NEREDEYSE
IMKANSIZDIR.
DÜNYA
TARIHI BUNUN
ÖRNEKLERIYLE
DOLU DEĞIL MI?
Bunu kurumsal hayat temelinde düşünürsek
etik kültürün de şirketin�������������������������
yönetim sistemiyle iliş-
�����
kili olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz.
Etik bir liderin rehberlik ettiği çalışma ortamı,
etik değerleri ve iş ortamını da bu doğrultuda
besleyecektir. Bir organizasyonda etiğe uygun
kültürün kurulması etik liderlik ile başlar. Güç-
lü ve kararlı liderlik olmaksızın, etik kültürünün
kurumda hakim kılınması imkansıza yakındır.
Üstelik her girişim de başarısızlığa mahkum
olacaktır.
Liderlik bir kurumda etik kültürünü yerleştir-
mek ve yaymak için çok önemli olsa da, asla
yeterli değildir. Hele totaliter, sorgulanmayan,
denetlenmeyen bir liderliğin etik yönetimini
doğru bir şekilde kurması ve yönetmesi im-
kansızdır. Bu anlamda etiği bir organizasyo-
nun faaliyetinin ve kültürünün parçası yap-
mak için, etik yönetiminin her zaman yeterli
kaynaklara sahip olması ve sınırlarını aştığın-
da liderlerin de dizginlenebileceği yönetim
yapıları kurması gerekmektedir. Kısacası, de-
mokrasisiz bir yapı veya kurum, yolsuzluğun
dibini illa ki görecektir… 4