INmagazine Sayı 11 | Page 16

YÖNETİM
14

2011 yılının Mart ayında başlayan Suriye İç Savaşı ve ardından gelen, hâlâ da devam eden göç krizinin dünyanın her yerinde ra�

radikal akımları güçlendirdiğini ve aşırılık yanlılarının hiç olmadığı kadar politikada söz sahibi olmaya başladığı� ğını hep beraber görüyoruz. Fransa’ da aşırı sağı temsil eden Marine Le Pen’ in partisi Ulusal Cephe( FN) ilk turu geçerken, Almanya’ da İkinci Dünya Savaşı’ ndan bu yana Federal Meclis’ e girebilen ilk aşırı sağcı parti olan İslam ve göç karşıtı Almanya İçin Alternatif( AfD) iyice gücünü artırdı. ABD’ de de, ırkçı ve ayrımcı söylemleri ile bilinen tartışmalı işadamı Donald Trump’ ın başkanlığı şaşkınlık yarattı. Dünyanın dört bir yanında radikal hareketlerin güçlendiği bu süreç, politik söylemler ele alındığında modern toplumların insan hakları temel değerlerine karşıtlıklar barındırsa da gittikçe dünyaya yayılıyor ve ne yazık ki kanıksanıyor. Tabii bu işin bir de yolsuzluk kısmı var. Elbette aynı düzlemde yer aldıklarını söyleyemeyiz ancak tarihteki totaliter ve otoriter rejimlere baktığımızda bu sistemlerde yolsuzluk eğiliminin daha güçlü olduğunu söylemek mümkün. Bu tür sistemlerin ister sağ ister sol tandanslı olsun, en üst mertebesinde devleti görürüz. Temel amacın devlet( hatta bazen de ordu, din vb. bir kurum) olduğu noktada toplumlar da siyasi kültür olarak itaat etme, boyun eğme gibi davranışlar gösteriyorlar ve sorgulamaya, eleş� eleştirmeye kapalı bir düzen hakim hale geliyor. Hatta Nazi Almanyası örneğinde bu durum ya� yazar William Carr tarafından yazılan“ Hitler: a Study in Personality and Politics”( Bir Kişilik ve Politika Çalışması: Hitler) adlı kitapta şöyle anlatılır:“ Almanya’ nın felaketi tek başına Hitler değildir. Alman felaketinin sorumlusu, bir Hitler yaratan ve kendi kaderini onun ellerine kendi isteğiyle teslim eden Alman halkıdır”. Genel olarak kurallar yüksek otorite tarafından belirlenir ve toplumun üzerine giydirilir. Güç tek merkezde ve kontrolsüz olduğu için korku hakimdir ve korku da hemen her zaman yolsuzluğu besleyen bir unsurdur. Zaten o döneme dair yapılan tarihi araştırmalar da, Nazi Partisi’ nin üst kademelerini bir araya getiren ve kamuoyu tarafından görmezden gelinen faktörlerden birinin yolsuzluk olduğunu açıkça gösteriyor. O dönemde, verilen çok değerli hediyeler, yöneticilerin aşırı zenginleşmesi ve benzeri durumlar gayet normal karşılanıyordu. Nazi savaş makinesi zaferler kazandıkça da işgal edilen ülkelerde yağmalanan hazine-
FRANSA’ DAN ALMANYA’ YA, MACARISTAN’ DAN ABD’ YE KADAR DÜNYANIN DÖRT BIR YANINDA YÜKSELEN TOTALITER LIDERLER VE HAREKETLER, YOLSUZLUK OLAYLARININ ARTIŞINA NEDEN OLABILIR.
ler, soykırımda öldürülenlerden ele geçirilen ganimetler Nazi Partisi’ nde hiyerarşik olarak dağıtılıyordu. Bunun yanı sıra Hitler’ in Almanya’ da zamanında medya gücünü elinde bulunduran patronlarla ayrı ayrı ve gizli olarak görüşmesi ve onlara kendi partisini desteklemeleri karşılığında kredi ve faiz borçlarını sileceği sözünü vermiş olması da tarihi bir gerçek. Peki bu para nereden geliyordu? Cevap net: Paralar Hitler’ in iktidarında çıkarı olacağını düşünen sektörlerden gelen yardımlar ile toplanıyordu.
OĞULLAR VE ENİŞTELER Günümüze hızlıca dönersek, Trump şimdiden kimi kalemlerce ABD’ nin bugüne kadar gördüğü en fazla yolsuzluğa karışmış başkan olarak