INmagazine Sayı: 1 (Ocak - Şubat - Mart) | Page 30

GÖ R Ü Ş 28 ce kendilerine zarar vermediler; toplumun iş dünyasına olan güvenini yok ettiler. Yani, kurunun yanında “yaş” da yandı. İşini düzgün yapan, rüşvet, yolsuzluk gibi toplumun gözünde “ayıplı mal” olan konularla ilişkisi olmayan şirketlerin de toplumla olan güven bağları zedelendi. İşin enteresan tarafı, iş dünyası en azından toplumu ve yatırımcıları böyle dalavereli işlerden korumak adına bir dizi sistemler geliştirdi. Bağımsız denetimler, iç denetimler, iç kontroller, uyum kuralları gibi başlıklarla günümüze gelen bu uygulamalar da çare olmadı “hokkabazlıklara”! Dahası, bu denetim kurallarına harfiyen uyan, raporlama yapan şirketler bu “ahlaki erozyonun” başını çektiler. Bir kısmı 2008’de tarih sahnesine gömüldü ama tamamının yok olduğunu kimse düşünmesin… “Aramızdalar”! İkinci önemli husus ise bizzat B-20’nin içinden geliyor; Seul’daki B-20 toplantısının en önemli çıktısı, katılımcıların şu yaklaşımda hem fikir olmalarıydı: Rüşvet, yolsuzluk, suistimal, sahtecilik gibi konularda yaşanabilecek bir başarısızlık G-20’nin tüm gündemini olumsuz etkileyecektir. G-20 gündemini desteklemek amacıyla iş dünyası tarafında oluşturulan B-20’nin öncelikleri arasında; finansal büyüme, insan sermayesi, altyapı yatırımları, ticaret ve rüşvet-yolsuzlukla mücadele yer alıyor. Avustralya Brisbane toplantısının bitiminde, şeffaflık ve rüşvet-yolsuzlukla mücadele, diğer dört ana konu başlığının performansını birinci derecede etkileyecek öncelikli alan olarak belirlendi.(1) Yani, G-20 istediği kadar kendi özel gündemi ile toplansın, kararlar alsın ve bu kararların altına imzalar atılsın; rüşvet, yolsuzluk gibi konularda bir ilerleme sağlanamadığı sürece, küresel ölçekte ekonomik, sosyal ve çevresel sorunların çözümü sürekli “bir başka bahara” kalacak gibi! Üçüncü ve bizi ilgilendiren konu ise Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2014 sıralamasında 175 ülke arasında 64. sırada bulunan Türkiye’nin bu konuda siciline yazdırdığı pazar payı belli ki hesap verilebilirliği sevmediğimizin bir başka göstergesi. Ve bu da, “adalet ve hakkaniyet arayışı” ile ilgili temel beklentide gelişmiş ülkeler karşısında bizi ofsaytta bırakan bir başlık. Portekiz eski Başbakanı Jose Socrates’in yolsuzluk ve vergi usulsüzlüğü yaptığı gerekçesiyle üç gün gözaltında tutulması, ar- Jose Socrates Infanta Cristina Denis MacShane Fernando Lorenzo Jose Mujica DÜNYA TARIHI, OLUMLU VE OLUMSUZ ÖRNEKLER ÜZERINDEN, YOLSUZLUĞUN INSANLIĞIN GELECEĞINI NASIL ETKILEDIĞINI GÖSTERIP DURUYOR BIZLERE... kasından tutuklanması ve hakkında soruşturmalar açılması… İspanya Kralı Altıncı Felipe’nin kız kardeşi Prenses Infanta Cristina’nın, kocasının iş bağlantıları aracılığıyla “vergi kaçırdığı ve kamu fonlarını amacının dışında kullandığı” iddiasıyla yargılanacak olması… İsveç’te bir kadın bakanın  Toblerone çikolata almak için devlet kasasından  60 TL kullandığı için görevini bırakması… Uruguay’da Ekonomi Bakanı Fernando Lorenzo’nun adının rüşvet iddialarına karışmasını içine sindiremeyerek istifa etmiş olması ve istifa kararını mahkemenin önüne bakan olarak değil, sıradan bir vatandaş gibi çıkmak için aldığını söylemiş olması… Veya aynı ülkenin devlet başkanı Jose Mujica’nın aylık 12 bin dolarlık maaşını hayır kurumlarına bağışlaması ve devletin tahsis ettiği son model bir Mercedes’e binmek yerine kendi külüstür tosbağasını kullanmakta ısrarcı olması… İngiltere’de eski Avrupa Bakanı Denis MacShane’ın, yaklaşık 12 bin 900 sterlin (yaklaşık 44 bin lira) değerinde sahte faturayla masraf gösterdiğini itiraf etmesinin ardından 6 ay hapis cezasına mahkum olması… Bu gibi örneklerin arasında ülkemizde 17 ve 25 Aralık 2013 tarihleriyle birlikte kamuoyunun gündemine gelen yolsuzlukrüşvet iddialarının nasıl bir yasal süreç izlemekte olduğu, şüphesiz B-20’nin masa üstü olmasa bile masa altındaki gündemini oluşturacaktır! “NE PAHASINA OLURSA OLSUN BÜYÜMEK” İlk çağlardan bu yana “adalet” filozofların temel sorgusu olmuştur. Üzerinde yaşadığımız topraklara da etkisi olan Eski Yunan’da filozof Sokrates, hem siyasetçilere hem de topluma bunu anahtar sözcük olarak vermiştir: “Adalet ve ahlak en üstün değerlerdir. Tanrı kavramında da bu iki değer bulunur. Hukuk ve siyasette ahlak ve adaleti kurmak ilk hedeftir.”(2) “Benim memurum işini bilir” anlayışından bu yana geldiğimiz noktada B-20 üyesi ülkelerin temsilcileri, aslında “Türkiye’nin gündemi” ile buluşacaklar! Çağdaş demokrasilerin omurgası olarak tanımlanan insan hakları ve ifade özgürlüğü bu toplantıya da damgasını vuracak! Küresel ölçekte; ekonomik büyümenin, toplum-