mal” gibi konuların önüne geçemedi. Bunlar, sanki geçtiğimiz yüzyıla damgasını vuran serbest piyasa ekonomisinin kuralları
gibi algılandı! Rakipleri yok etmek için yeri
geldiğinde başvurulacak silahlar arasında
gösterildi. Hatta yapanların ödüllendirildiğine bile tanık olundu.
Ve geldiğimiz noktada; bugün, önümüzü göremiyoruz. Nereye gittiğimizi hatta gideceğimizi bile bilemiyoruz!
Gezegenimizin kutupları; sosyal, ekonomik
ve çevresel kaosa teslim olmuşlardır.
Salgın hastalıklar başta olmak üzere; yoksulluk, kitlesel göçler, yok olan tarım alanları ve bunun sonucu kapımızdaki gıda
krizleri, içilebilir su kaynaklarının tükenişi,
denizlerin-göllerin ve akarsuların kimyasal atıklar nedeniyle canlıların yok olduğu
mezbahaya dönüşmüş olması…
Silahlanmanın artık ülkeler boyutunda değil, kabileler düzeyinde geçerli hale gelmesi…
İnsanı insan yapan temel değerlerin yerini;
para, yok etme, sahip olma, açgözlülük, doymazlık duygularının almış olması…
Ve yine dini motiflere dayalı olan ve olmayan terör olgusunun “adalet ve hakkaniyet”
arayışı iddiasıyla küresel ölçekte yanı başımızda duruyor olmasının tek nedeni; adaletsiz kalkınma ve büyüme açgözlülüğü ile
donanmış para kazanma zihniyetinin faturasını ödemek durumunda kalmamız olarak karşımıza çıkıyor. Geçtiğimiz yüzyıldan
bize kalan budur!
“O YAPIYOR, BEN NEDEN YAPMAYAYIM”
Adaletsiz kalkınmanın ve büyümenin ana
girdisini de rüşvet-yolsuzluk ve suistimal
gibi “adalet ve hakkaniyet” kavramını bir
“kımıl zararlısı” gibi kemiren uygulamalar
oluşturuyor.
Ve işte tam bu karmaşanın hüküm sürdüğü
bir ortamda B-20, Türkiye’de toplanıyor. Bu
toplantının saymış olduğumuz hususlarla
ilgili üç temel ilişkisi var.
Öncelikle OECD tespitlerine göre eğer rüşvet ve suistimal bir endüstri dalı olsaydı bu
dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olacaktı. Çünkü bu rakam, küresel ölçekte %5 GDP
ediyor. Birinci sırayı savunma -yani silah-,
ikinci sırayı petrol, doğalgaz kaynaklarının
da aralarında bulunduğu enerji sektörünün
temsil ettiğini dikkate alırsak -tespit edilebilen kısmı- 3 trilyon dolarlık rüşvet ve yolsuzluk olan kaynağın bir ve iki numaradaki
27
20. YÜZYIL,
“ADALET,
HAKKANIYET”
EROZYONUNUN
EN YOĞUN
YAŞANDIĞI BIR
DÖNEM OLARAK
TARIHE GEÇTI.
BAŞROLDE ISE
“YOLSUZLUK,
DOLANDIRICILIK,
SAHTECILIK,
RÜŞVET VE
SUISTIMAL”
VARDI.
endüstrilerle olan ilişkisi galiba kendiliğinden ortaya çıkıyor!
Bu büyük endüstrilerdeki ilişki biçimlerini, şüphesiz diğer endüstri dalları örnek
aldı ve büyümenin bayrağı yaptılar! Rüşvet-yolsuzluk ve suistimal küresel anlamda
“ge