GÖ R Ü Ş
28
ce kendilerine zarar vermediler; toplumun
iş dünyasına olan güvenini yok ettiler. Yani,
kurunun yanında “yaş” da yandı. İşini düzgün yapan, rüşvet, yolsuzluk gibi toplumun
gözünde “ayıplı mal” olan konularla ilişkisi
olmayan şirketlerin de toplumla olan güven
bağları zedelendi.
İşin enteresan tarafı, iş dünyası en azından
toplumu ve yatırımcıları böyle dalavereli işlerden korumak adına bir dizi sistemler geliştirdi. Bağımsız denetimler, iç denetimler,
iç kontroller, uyum kuralları gibi başlıklarla
günümüze gelen bu uygulamalar da çare olmadı “hokkabazlıklara”! Dahası, bu denetim
kurallarına harfiyen uyan, raporlama yapan
şirketler bu “ahlaki erozyonun” başını çektiler. Bir kısmı 2008’de tarih sahnesine gömüldü ama tamamının yok olduğunu kimse
düşünmesin… “Aramızdalar”!
İkinci önemli husus ise bizzat B-20’nin içinden geliyor; Seul’daki B-20 toplantısının en
önemli çıktısı, katılımcıların şu yaklaşımda
hem fikir olmalarıydı: Rüşvet, yolsuzluk, suistimal, sahtecilik gibi konularda yaşanabilecek bir başarısızlık G-20’nin tüm gündemini
olumsuz etkileyecektir.
G-20 gündemini desteklemek amacıyla iş
dünyası tarafında oluşturulan B-20’nin
öncelikleri arasında; finansal büyüme, insan sermayesi, altyapı yatırımları, ticaret
ve rüşvet-yolsuzlukla mücadele yer alıyor.
Avustralya Brisbane toplantısının bitiminde, şeffaflık ve rüşvet-yolsuzlukla mücadele, diğer dört ana konu başlığının performansını birinci derecede etkileyecek öncelikli alan olarak belirlendi.(1)
Yani, G-20 istediği kadar kendi özel gündemi ile toplansın, kararlar alsın ve bu kararların altına imzalar atılsın; rüşvet, yolsuzluk
gibi konularda bir ilerleme sağlanamadığı
sürece, küresel ölçekte ekonomik, sosyal
ve çevresel sorunların çözümü sürekli “bir
başka bahara” kalacak gibi!
Üçüncü ve bizi ilgilendiren konu ise Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2014 sıralamasında 175 ülke arasında 64. sırada bulunan Türkiye’nin bu konuda siciline yazdırdığı pazar payı belli ki hesap verilebilirliği
sevmediğimizin bir başka göstergesi. Ve bu
da, “adalet ve hakkaniyet arayışı” ile ilgili temel beklentide gelişmiş ülkeler karşısında
bizi ofsaytta bırakan bir başlık.
Portekiz eski Başbakanı Jose Socrates’in
yolsuzluk ve vergi usulsüzlüğü yaptığı gerekçesiyle üç gün gözaltında tutulması, ar-
Jose Socrates
Infanta Cristina
Denis MacShane
Fernando
Lorenzo
Jose Mujica
DÜNYA TARIHI,
OLUMLU VE
OLUMSUZ
ÖRNEKLER
ÜZERINDEN,
YOLSUZLUĞUN
INSANLIĞIN
GELECEĞINI NASIL
ETKILEDIĞINI
GÖSTERIP
DURUYOR BIZLERE...
kasından tutuklanması ve hakkında soruşturmalar açılması…
İspanya Kralı Altıncı Felipe’nin kız kardeşi
Prenses Infanta Cristina’nın, kocasının iş
bağlantıları aracılığıyla “vergi kaçırdığı ve
kamu fonlarını amacının dışında kullandığı” iddiasıyla yargılanacak olması…
İsveç’te bir kadın bakanın Toblerone çikolata almak için devlet kasasından 60
TL kullandığı için görevini bırakması…
Uruguay’da Ekonomi Bakanı Fernando
Lorenzo’nun adının rüşvet iddialarına karışmasını içine sindiremeyerek istifa etmiş
olması ve istifa kararını mahkemenin önüne bakan olarak değil, sıradan bir vatandaş
gibi çıkmak için aldığını söylemiş olması… Veya aynı ülkenin devlet başkanı Jose
Mujica’nın aylık 12 bin dolarlık maaşını
hayır kurumlarına bağışlaması ve devletin
tahsis ettiği son model bir Mercedes’e binmek yerine kendi külüstür tosbağasını kullanmakta ısrarcı olması…
İngiltere’de eski Avrupa Bakanı Denis
MacShane’ın, yaklaşık 12 bin 900 sterlin
(yaklaşık 44 bin lira) değerinde sahte faturayla masraf gösterdiğini itiraf etmesinin
ardından 6 ay hapis cezasına mahkum olması…
Bu gibi örneklerin arasında ülkemizde 17
ve 25 Aralık 2013 tarihleriyle birlikte kamuoyunun gündemine gelen yolsuzlukrüşvet iddialarının nasıl bir yasal süreç
izlemekte olduğu, şüphesiz B-20’nin masa
üstü olmasa bile masa altındaki gündemini
oluşturacaktır!
“NE PAHASINA
OLURSA OLSUN BÜYÜMEK”
İlk çağlardan bu yana “adalet” filozofların
temel sorgusu olmuştur. Üzerinde yaşadığımız topraklara da etkisi olan Eski Yunan’da
filozof Sokrates, hem siyasetçilere hem de
topluma bunu anahtar sözcük olarak vermiştir: “Adalet ve ahlak en üstün değerlerdir.
Tanrı kavramında da bu iki değer bulunur.
Hukuk ve siyasette ahlak ve adaleti kurmak
ilk hedeftir.”(2)
“Benim memurum işini bilir” anlayışından
bu yana geldiğimiz noktada B-20 üyesi ülkelerin temsilcileri, aslında “Türkiye’nin
gündemi” ile buluşacaklar!
Çağdaş demokrasilerin omurgası olarak tanımlanan insan hakları ve ifade özgürlüğü
bu toplantıya da damgasını vuracak! Küresel ölçekte; ekonomik büyümenin, toplum-