KRİZ
Şirketler Kriz Zamanlarında
Suistimallere Karşı Neden
Daha Kırılgan Oluyor?
Yazı: Fikret Sebilcioğlu - SMMM, CFE, TRACE
Anti-Bribery Specialist
COVID-19 öncesi dönemde şirketlerdeki iç kontrol sistemleri,
yönetim kurulu ve üst düzey yönetimin risk anlayışı çerçevesinde
tasarlanmıştı ve uygulanmaya devam ediyordu. COVID-19 salgınının
getirdiği anormal, istikrarsız ve karmaşık 1 iş ortamı, yöneticilerin
odağını bu krizde iş süreçlerine ve operasyonlara kaydırdı.
20
Böylesine derin yaşanan bir krizde, şirketlerin kaynaklarını
yeni gelişen olaylara ve bunların etkilerini
yönetmeye ayırması doğal. Ancak bazı şirketlerin
bu süreçte, geçmişten gelen ve bu dönemde
oluşan suistimal risklerine karşı savunmasız kalması da oldukça
muhtemel.
Eğer eski krizler bizim için bir yol gösterici olacak ise içinden
geçtiğimiz dönemin birçok şirkette suistimal tohumlarının
atıldığı bir dönem olduğunu söylememiz çok da yanlış
olmayacaktır. Kriz dönemleri her zaman suistimalciler için
birçok fırsat sunmaktadır. Bu risklerin farkında olmak, suistimal
risk değerlendirme süreci olan şirketlerde kolaylıkla
dikkate alınabilir, olmayanlarda ise ne yazık ki zaten “kötü”
olan durum “daha kötü” olacaktır.
Rüşvet ve Yolsuzluk
ACFE (Association of Certified Fraud Examiners) tarafından
COVID-19 öncesi hazırlanan “2020 Uluslara Rapor - Küresel
İş Suistimali ve İstismar Üzerine Çalışma” 2 , Türkiye’nin de
içinde bulunduğu Doğu Avrupa ve Batı/Orta Asya Bölgesi’nde
en sık karşılaşılan suistimal türünün %61 oranla yolsuzluk
olduğunu gösteriyor. Diğer bir deyişle 100 vakanın
61’inde rüşvet, çıkar çatışması, ihaleye fesat karıştırma gibi
yolsuzluğa ilişkin bir suistimal türü tespit edilmiş. Ayrıca
Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2019 Yolsuzluk Algı Endeksi’ne
göre Türkiye, 39 puanla Somali’nin sonuncu olduğu
180 ülke içinde 91’inci sırada. Türkiye, son 5 yılda durumu
en fazla kötüleşen üç ülkeden biri. Bu veriler COVID-19 öncesi
dönemde dahi Türkiye’de yolsuzluk riskinin oldukça
yüksek olduğunu gösteriyor. Aşağıda belirttiğim nedenlerden
dolayı COVID-19 döneminde ve sonrasında bu suistimal
türlerinde önemli artışlar olması kaçınılmaz gibi görünüyor.
Kamu ile Olan İlişkiler
Bu dönemde hükümetler, şirketlerin ve bireylerin krizin yarattığı
olumsuz koşullardan asgari seviyede etkilenmesi için
birçok önlem alıyor. İçinde bulunduğumuz durum aşağıdaki
gibi özetlenebilir:
• Türkiye de dâhil birçok ülkede şirketlere ve bireylere can
suyu olması için sisteme önemli tutarlarda nakit enjekte ediliyor.
Sistemde sıcak paranın aniden dolaşması ve özellikle
paranın ağırlıklı olarak kamu görevlilerinin inisiyatifleri
doğrultusunda dağıtılması, doğal olarak rüşvet ve yolsuzluk
risklerini arttırabilir.
• Hükümetler tedarikinde zorluk çektikleri ürünleri ve hizmetleri
can havliyle, baskı altında ve hızlı bir şekilde özel
şirketlerden satın alıyor (Örneğin; ilaç, vantilatör, maske,
hastane inşaatları, hasta nakliyesi gibi.).
• Pazarda bulunması zorlaşan ürünlerle ilgili olarak bunu
fırsata çevirmek isteyen özel şirketler makul olmayan fiyat
artışları yapabilir ancak bunu önlemesi gereken kamu görevlileriyle
olası etkileşim yeni rüşvet ağlarının kurulmasına
neden olabilir.
• Hükümet krizin etkilerini azaltmak için bu dönemde ticaret,
ithalat, ihracat, nakliye gibi süreçlerle ilgili yeni kurallar
ve onaylar devreye sokmaktadır. Bu kurallar kötüye kullanılabilir,
yetkililer onay veya önceliklendirmeler için yasadışı
ödemeler talep edebilir.
• COVID-19’dan mağdur olan vatandaşlar için düzenlenen
bağış kampanyaları bir taraftan önemli bir insani hareket
1 The Publicly Available Specification for Crisis Management (PAS 200:2011) issued by the Cabinet Office and the British Standards Institution
2 https://acfepublic.s3-us-west-2.amazonaws.com/2020-Report-to-the-Nations.pdf