MAKALE
Şimdi biraz daha duygusal emek konusunu derinlemesine inceleyelim. Duygusal emek üzerine yapılan kuramsal çalışmalar, yalnızca tanımı ile yetinmemiş; bu emeğin nasıl yönetildiği, hangi stratejilere dayandığı, hangi iş kollarında daha görünür hale geldiği ve ne tür sonuçlara yol açtığı gibi çok sayıda boyutu ortaya koymuştur. Kavramın kurucusu sayılan Arlie Hochschild, bu konuda hem kuramsal hem de pratik düzeyde önemli bir çerçeve sunmuştur.
Duygusal emeğin kapitalist düzende metalaştırılması, onun sistematik biçimde denetlenebilir ve ölçülebilir hale gelmesini sağlar. Bu da çalışanı kendi duygularından yabancılaştıran bir sürecin önünü açar.
46
Hochschild’ ın Üçlü Duygu Yönetimi Modeli Hochschild’ a göre çalışanlar, duygusal emeği yerine getirirken üç temel stratejiye başvururlar: bilişsel( cognitive), bedensel( bodily) ve ifade edici( expressive) duygu yönetimi.
Bilişsel duygu yönetimi, bireyin bir durumu farklı düşünerek veya zihinsel imgeleri değiştirerek hislerini dönüştürme çabasıdır. Örneğin, bir hemşire stresli bir vardiyada, hastaların iyileşeceğini hayal ederek motivasyonunu yeniden kurabilir. Bu yöntem, duygunun kaynağını zihinsel olarak dönüştürmeye dayanır. Bedensel duygu yönetimi, fiziksel belirtileri düzenleyerek duygusal durumu değiştirme girişimidir. Öfke anında derin nefes alma, gevşeme egzersizleri veya fiziksel duruşu değiştirme gibi teknikler bu kapsamda yer alır. İfade edici duygu yönetimi ise, yüz ifadesi, ses tonu, beden dili gibi dışa dönük göstergelerin düzenlenmesini içerir. Gülümsemek, göz teması kurmak ya da sakin bir tonla konuşmak, bu stratejinin örnekleridir.
Duygusal Emek mi, Duygu İşi mi? Hochschild’ ın literatüre kazandırdığı önemli ayrımlardan biri de“ duygusal emek” ile“ duygu işi”( emotion work) arasındaki farktır.
Duygusal emek, işyeri bağlamında, işverenin gözetiminde ve çoğunlukla maddi karşılık beklentisiyle yürütülen duygusal yönetimi ifade eder. Duygu işi ise, kişinin özel yaşamında— aile, arkadaş çevresi gibi bağlamlarda— üstlendiği duygusal düzenleme faaliyetidir.
Duygusal emeğin kapitalist düzende metalaştırılması, onun sistematik biçimde denetlenebilir ve ölçülebilir hale gelmesini sağlar. Bu da çalışanı kendi duygularından yabancılaştıran bir sürecin önünü açar.
Vaka İncelemeleri: Duygusal Emeğin Sektörel Görünümleri Teorik çerçevenin ardından, duygusal emeğin iş hayatında nasıl somutlaştığını görmek için bazı mesleki örnekler oldukça aydınlatıcıdır:
Havayolu Personeli: Hochschild’ ın The Managed Heart adlı eserinde ayrıntılı incelediği kabin görevlileri, duygusal emeğin en bilinen örneklerinden biridir. Bu çalışanlar, müşteriyle doğrudan temasta bulunur ve her koşulda güler yüzlü, nazik ve çözüm odaklı olmaları beklenir. Uçağın inişinde yaşanan bir teknik aksaklıkta ya da öfkeli bir yolcuyla karşılaşıldığında dahi duygusal denge korunmalıdır. Bu durum zamanla tükenmişlik sendromu ve duygusal yıpranma riskini artırır.
Sağlık Personeli: Özellikle yoğun bakım, onkoloji gibi hassas alanlarda çalışan hemşireler ve doktorlar, kendi duygularını bastırarak hastalara karşı umut veren bir duruş sergilemek zorundadır. Oysa bu alanlarda, sık sık kayıplarla, acılarla ve çaresizlikle karşılaşılır. Gerçek hislerle, mesleki rol arasındaki uçurum büyüdükçe, içsel çatışma da kaçınılmaz hale gelir
Zamanla duygusal emek üzerine yapılan çalışmalar kavramı daha da geliştirmiştir.
Alicia Grandey, duygusal emeği“ yüzeysel rol yapma”( surface acting) ve“ derinlemesine rol yapma”( deep acting) olarak ikiye ayırır. Yüzeysel rolde