ILLUSTRATED ENGLISH DICTIONARY sözlük | Page 7
boat: kayıkla gezmek , kayık, sandal
bob: sallamak, reverans yapmak saç
lülesi
body: vücut, gövde, beden, ceset
bodyguard: koruma görevlisi
boil: kaynatmak
boiler: kazan, su ısıtıcısı
bolt: sürgülemek, kaçmak sürgü
bomb: bombalamak bomba, fiyasko
bone: kemiklerini ayıklamak kemik,
kılçık , kemikten yapılmış
bonnet: başlık giydirmek bone, başlık
bony: kemiksi, kılçıklı
booklet: kitapçık, broşür
boom: gürlemek, fırlamak patlama, ani
artış
boot: tekmelemek, tepmek , bot, çizme
border: sınır koymak, çerçevelemek
kenar, sınır
born: doğum, doğmuş
boss: yönetmek patron, yönetici
both: ikisi de, her ikisi de
bother: sinir bozmak isıkıntı
Bottle: şişelemek şişe, biberon
bottom: temeline inmek dip, alt alttaki
bounce: zıplamak sıçrama, sekme
bound: zıplamak, sınırlamak sınır ,
bağlı, zorunlu
boundary: sınır, limit
bow: eğilmek, başla selamlamak
reverans
Bowl: yuvarlamak kâse, leğen
box: kutuya koymak kutu, yumruk
boy: oğlan, erkek çocuk
brain: beynini patlatmak beyin, akıl
branch: dal budak salmak dal, kol
brave: meydan okumak kızılderili
savaşçı mert, cesur
bread: pane etmek Ekmek
break down: bozmak, yıkılmak
break-out: aniden başlama, patlak
verme(savaş)
Breakfast: kahvaltı
breast: göğüs germek göğüs, yürek
breath: nefes, soluk
breeze: coşarak gitmek esinti
bribe: rüşvet vermek rüşvet
brick: tuğla ile örmek tuğla tuğladan
yapılmış
bridge: köprü yapmak , köprü, briç
brief: özetlemek , özet , kısa ve öz
bright: parlak, neşeli, berrak
brillant: keskin zekâlı, berrak
brilliant: pırlanta , parlak, keskin zekâlı
british: İngiliz halkı, İngilizler Britanya
ile ilgili
broad: kadın , geniş, genel
brother: ünl. vay be , erkek kardeş, dost
brown: karamak, kızarmak kahverengi
brush: fırçalamak, süpürmek fırça, hafif
dokunuş
budget: bütçe yapmak , bütçe
buffalo: gözdağı vermek , karasığır
build: inşa etmek, kurmak yapı
building: bina, inşa etme
built: yapılmış
bullet: mermi, kurşun
bump: çarpmak , çarpışma,
Bumper: bereketli şey, ağzına kadar dolu
kadeh
bumpy: engebeli, sarsıntılı
bunch: deste yapmak i. demet
bus: otobüsle taşımak
Bush: çalı, gür saç
business: iş, mesele
busy: meşgul, işlek
but: fakat, ancak
butcher: kesmek kasap, cani
Butter: tereyağı sürmek , tereyağı
Button: düğmelemek , düğme, puan
by:. yanında, yoluyla, kadar (süre)
by the way: sırası gelmişken