ILLUSTRATED ENGLISH DICTIONARY sözlük | Page 8
c
ab: taksi ile gitmek taksi,
cabbage: lâhana
cabin: kabin, kulübe, kamara
Cable: kablo döşemek kablo, telgraf
cage: kafeslemek kafes, hapishane
cake: kabuk bağlamak kek, kalıp
calendar: kaydetmek, düzenlemek
(belge) , takvim
calf: idana, sersem genç veya çocuk
california: Kaliforniya
call: çağırmak, aramak (telefon) çağrı
calm: sakinleştirmek sakinlik dingin
camel: deve
camera: kamera, gizli
camouflage: kamufle etmek kamuflaj,
gizleme
camp: kamp yapmak, konaklamak
kamp skamp, bayağı
campaign: kampanyaya katılmak,
adaylığını koymak sefer, kampanya
can: ebilmek, konservelemek teneke
kutu
can't: yapamamak, edememek
canada: Kanada
Canal: kanal, suyolu
cancer: kötü şey, kanser
candidate: aday, namzet
candle: mum, kandil
cannot: yapamamak, edememek
cap: örtmek , kasket, başlık
capable: kabiliyetli, kapasiteye sahip
capacity: kapasite, yeterlik azami
capital: başkent, büyük harf, sermaye
ana, büyük
captain: kaptanlık etmek kaptan
captured: esir edilmiş, yakalanmış
car: araba, otomobil
carbon: karbon
carbon-paper: karbon kağıdı
card: kart açmak kart
career: dörtnala koşmak , meslek hayatı
carefully: dikkatlice, itinayla
cargo: kargo, yük
carlos:
carnival: karnaval, şenlik
carpet: halı kaplamak , halı
case: gözetlemek, örtmek ,olay, dava
cash: paraya çevirmek , nakit, ufak
madeni para (çin)
cash-register: yazar kasa
cast: atmak, rol vermek atma,
oyuncular
castle: rok yapmak (satranç) ikale
cat: kedi, dedikoducu kadın
Cattle: sığırlar, insanlar
caution: uyarmak , ikaz, tedbir ünl.
dikkat
cease: durmak, sona ermek
ceiling: itavan, yükseklik sınırı
celebration: kutlama, tören
cell: hücre, göz
cellar: mahzen, kiler
cement: betonlamak, güçlendirmek
çimento
cent: sent, doların yüzde biri
center: merkezde toplanmak, ortalamak
merkez, orta
central: santral merkezi
centre: göbek, merkez
century: yüzyıl
cereal: tahıl, kahvaltılık gevrek tahıllı
ceremony: iayin, dini tören
certain: kesin, belirli
certainly: kesinlikle, şüphesiz ünl. tabii
certificate: belgelemek belge, sertifika
chain: zincirlemek zincir, dizi seri
chair: sandâlyeye oturtmak, makama
geçirmek sandalye
chairman: başkan, reis