Haziran 2019 haziran2019 | Page 45

43 m yüksekliğinde 23.3 m çapında ana kubbe ile bunu destekleyen dört yarım kubbeyi dört büyük fil ayağı taşımakta ve sanki ana kubbe havada asılı duruyor gibi bir etki vermektedir. 260 pencere ile aydınlık bir harim ve mavi, yeşil beyaz renklerin ağırlıklı olduğu 20.000 den fazla İznik çinisi ile süslenmiş iç mekanı çok güzeldir. Mermer mihrap ve minberinin işçiliği, sedef ve fildişi süslemeli kapı ve pencere kanatları da dikkate şayandır. Sultan Ahmet Camii bundan 402 yıl önce, 9 Haziran 1617 cuma günü Hz Hüdai’nin okuduğu hutbe ile ibadete açılmıştır. O gün fırtına olduğu için hiçbir kayıkçı denize açılmak istememiş. Hz. Hüdai ve birkaç müridi kendi kayıkları ile denize açıldığında denizde fırtınadan azade güvenli bir yol oluşmuş. Günümüzde Hüdai yolu adıyla denizcilerce maruftur. Zaten dindar bir kimliği olan Sultan Ahmet han, Hz. Hüdai’nin terbiyesine girdikten sonra Hz. Peygamber muhabbetiyle dolup taşmış bir mümindir. O senenin ramazan ayında Sultan Ahmet Camii hünkar kasrında itikafa girmiştir. Bahti mahlasıyla yazdığı şiirler bir divançe oluşturacak ölçüdedir. Mısır’da Sultan Kayıtbay’ın yaptırdığı camide bulunan kadem-i şerifi İstanbul’a getirterek Eyüp Sultan Hz. de muhafaza ettikten sonra caminin açılışı ardından camiye naklettirmişti. Rüyasında Hz. peygamber’in huzurunda Sultan Kayıtbay’ın kendisinden şikayetçi olması ve peygamber Efendimiz’in de emaneti iadesini emretmesi üzerine kadem –i şerifi Mısır’a geri göndermiştir. Kendisini son derece müteessir eden bu olayın ardından kaleme aldığı ve sürekli sarığının arasında taşıdığı şu mısralar gönlündeki peygamber aşkını ayan beyan ortaya koyar; “N’ola tâcum gibi başumda götürsem dâim Kadem-i pâkini ol Hazret-i Şâh-ı rusülün Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sâhibidür Ahmedâ durma yüzün sür kademine ol gülün” Bir seferinde manevi sultan Hz. Hüdai’yi ziyarete Üsküdar’a giden Sultan Ahmet Han çarşıda hazretle karşılaşır ve kendisi atından inerek Hz. Hüdai’yi bindirir ve atı yedeğine alarak yürür. Bu büyük bir tazim ifadesidir. Bir kaç adım sonra Hz. Hüdayi’nin gönlü sultanın yürümesine razı olmaz ve kendisi attan inerek sultanı bindirir. “Sırf mürşidimin duası tezahür etsin diye teklifinizi kabul ettim hünkarım“ der. Çünkü Hz. Üftade, Aziz Mahmut Hüdai’ye “Oğlum, padişahlar rikabında yürüsün“ diye dua etmiştir. Bir başka gün Hz. Hüdai saraya ziyarete geldiğinde Sultan abdest suyunu bizzat dökmekte, Valide Sultan’da havlusunu hazırlamakta iken, valide sultan bir keramet gösterseler keşke diye aklından geçirmektedir. 45