Haziran 2019 haziran2019 | Page 46

Hz. Hüdayi,“Halife-i ruy –i zemin abdest suyumuzu dökerken valide sultan hazretleri de havlumuzu hazırlamakta, bundan büyük keramet mi olur ‘’ diyerek Sultanın gönlünden geçene vakıf olduğunu beyan eder. Hz. Hüdayi’nin meşhur duasını da Sultan Ahmet’in ondan dua rica etmesi üzerine ettiği söylenir; “Kıyâmete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kerre türbemize gelip rûhumuza Fâtiha okuyanlar bizimdir. Bize mensûb olanlar, denizde boğulmasınlar; âhır ömürlerinde fakirlik görmesinler; îmânlarını kurtarmadıkça ölmesinler; öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de ölümleri denizde boğularak olmasın!..” Genç padişah Sultan Ahmet Camii’nin açılışı üzerinden bir yıl bile geçmeden hastalanarak vefat etti ve külliyenin bir parçası olan türbesine sırlandı. 28 yıllık kısacık bir ömür ancak bu kadar bereketli olabilirdi. Gasil işlemleri için saraya davet edilen Hz.Hüdai sultanı çok sevdiği için dayanamayacağı gerekçesiyle bu vazifeden affını rica etmiş ve yerine bir halifesini göndermiştir. Bugün İstanbul deyince hemen akla gelen ve tüm dünyada Mavi Cami adıyla en çok bilinen bir yapı olan bu güzel eser, incecik minareleri adeta bir şelale gibi akan kubbeleriyle devasa ölçülerine rağmen az bulunur bir zarafetle İstanbul’un en mutena köşesini süslüyor. Günümüzde ve inşallah kıyamete kadar aziz İstanbul’umuzu taçlandıran bu Camii banisi olan sanatkar ruhlu padişah ve O’nun gönlünün efendisi olan Hz. Hüdai’nin Resulallah (s.a.v) aşkının somutlaşmış bir mührü gibidir. Ne mutlu gök kubbede bir hoş seda bırakanlara… 46