Yapıldığı dönemde yeni cami adıyla anılmış olan Sultan Ahmet Camii zannederim ki,
Sultan’ın kısacık ömründen geriye kalan en önemli eseridir. Yapımına 1609 yılında
başlanan cami 1617 yılının bir haziran günü ibadete açılmış, şifahane, medrese, türbe ve
arasta gibi külliyesini oluşturan ek yapıların tamamlanması için birkaç yıl daha
gerekmiştir.
İnce ruhu, dindar kimliği ve merhameti ile bilinen dünya mülkünün sultanı I.Ahmet
Han’ın gönlüne hükmeden bir mana sultanı vardı. O vakitler Üsküdar’daki dergahında
berhayat olan Aziz Mahmut Hüdai hazretleri. İkilinin ilişkisi bir rüya ile başlamış. Sultan
rüyasında attan düşerek sırtının yere geldiğini görmüş. Bu rüyayı tabir etmesi için bir
mektup yazarak Hz. Hüdai’ye göndermiş. Haberciyi kapıda karşılayan Hz. Hüdai daha
mektubu okumadan hazırlamış olduğu cevabi mektubu vermiş. Hz. Yusuf (a.s) dan
tevarüs eden tabir ilminde yetkin bir zat olan Hüdai hazretleri rüyayı ‘’insan bedeninde
en güçlü yer sırttır. Yeryüzünde de en kuvvetli yer topraktır. Bu iki kuvvetin yan yana
gelmesi düşmana karşı zafer kazanacağınıza delalet eder’’ diye tabir etmiş. Bu tabir
Sultan’ın çok hoşuna gitmiş. Gerçektende bir süre sonra Estergon ve Uyvar zaferleri ile
Hz. Hüdai’nin tabiri gerçekleşmiş ve Avusturya ile sulh sağlanmış. Sultan Ahmet Han bu
olaydan çok etkilenerek Hz. Hüdai ile yakınlığını artmıştır.
Kazanılan zafere şükür ifadesi olarak bir cami yaptırmaya karar veren Sultan Ahmet,
Bizans döneminde hipodrom olan At meydanında karar kılar ve Mimar başı Sedefkar
Mehmet ağa eliyle klasik dönemin en güzel eserlerinden biri olan bu cami, Ayasofya’nın
karşısında yükselmeye başlar.
Evliya Çelebi’nin naklettiğine göre Hz. Hüdai’nin de bulunarak duasıyla bereketlendirdiği
temel atma töreninde ilk kazmayı Sultan’ın bizzat kendisi atmış ve terleyinceye kadar
temel inşaatında çalışarak “Allah’ım, Ahmet kulunun hizmetini kabul eyle“ diye dua
etmiştir. Kullandığı kazma halen Topkapı sarayı müzesinde sergilenmektedir. Hz. Hüdai’de
temele bizzat harç dökmüştür. Rivayete göre Padişah mimar’dan altın minareli bir cami
yapmasını istemiş, mimar ise bunun bütçeyi çok aşacağını, uygulanamaz olduğunu
görerek padişahın emrini yanlış anlamış gibi yaparak altı minareli bir cami inşa etmiştir. O
dönemde Mescid-i haram’da altı adet minare olduğu için edeben aynı sayıda minaresi
olan bir başka cami yapılması uygun görülmemiş ve Sultan Ahmet’in emri ile önce
Mescid-i Haram’a yedinci minare eklenerek bu mesele çözülmüştür.
Sedefkar Mehmet Ağa’nın, ustası Sinan’ın Şehzade Camiinde uyguladığı plan şemasını
daha büyük ölçülerle denediği Sultan Ahmet camii 53.5X49.5 m ölçülerinde kareye yakın
bir alan üzerine oturmaktadır.
44