Haziran 2019 haziran2019 | Page 32

“Ayasafya’da İlk Cuma Namazı” Derken Hamide Akkaya Bir mesele var, asırları aşan, yüreklerde yer edip oraya kazınan. Bir zamanlar deva iken derde dönen; o zamanların vuslatı iken şimdilerin hasreti olan; İstanbul’un ilacı olmuş iken en büyük yarasına dönen bir mesele bu. Asırlar öncesinden başlayıp bugüne gelen büyük bir mesele, Ayasofya. Bazı meseleler can sıkar, yürek yakar, mecal bırakmaz insanda. İşte öyledir bizim Ayasofya ile olan meselemiz. Canımızı yakan, ruhumuzu daraltan Ayasofya! Hep böyle değildin sen. Zaman geldi canımıza can, yolumuza yoldaş, yüreğimize sevda, zayıflığımıza kuvvet, korkaklığımıza cesaret, ümitsizliğimize umut, sevdamıza vuslat oldun. Mesele şu ki, sen ne oldunsa bize, nihayetinde derdimiz oldun; yolumuzun, sevdamızın, yüreğimizin, canımızın derdi oldun. Bir tek bizim değil, şu koca şehrin, İstanbul’un derdi oldun. İstanbul! Ayasofya’yı taşıyan şehir… Derdimizin ortağı, Fatih’in emaneti İstanbul. Biliyorum ki Ayasofya’nın derdi taşıyor senden. Kırmızı tuğlaların sessiz ağıtını dinliyorsun, bir zamanların huzur veren aheste bestesini dinlediğin gibi. Ve o ağıtlar yankılanıyor her bir köşende, kimine göre sessizce, kimine göre haykıra haykıra. Oysa bir zamanlar, her yerinde huzur haykırılıyordu. Tarihinde nice olayları yaşadı Ayasofya. İki kere yıkılıp üç kez inşa edildi. 32