İlk olarak 360 yılında Büyük Kilise anlamındaki “Megale Ekklesia” adıyla İmparator
Konstantios tarafından yaptırılmış ve uzun seneler imparatorların taç giyme
merasimlerine ev sahipliği yapmış. Günümüz Ayasofya’sının 537’de İmparator Justinianos
tarafından yaptırılmasına kadar, önce yapılanlar çeşitli olaylarda yıkılarak harap edilmiş.
Ve en sonunda yapımı tamamlanan Ayasofya, Justinianos’un“Ey Süleyman seni geçtim”
nidalarına şahitlik etmiş. Şahitliğin çok fazla şeye oldu Ayasofya! Hangi şahitliğin memnun
etti seni bilmem ama bizler senin Sultan Mehmed’e olan şahitliğinden çok memnun
kaldık.
Justinianos’un nidasından 916 yıl sonra şahit olduğun o şey, o yıl, o gün… Sultan II.
Mehmed’in Fatih olacağı o yıl, senin de kaderin değişecekti; İstanbul’un kaderinin
değiştiği gibi. 1453 yılında İstanbul Osmanlı’ya başkent, sen -Ayasofya- ümmete cami
olacaktın.
1453 yılında Ayasofya “Büyük Fetih Cami” oldu. Çünkü şehrin fatihi Sultan Mehmed, fetih
gerçekleşir gerçekleşmez bu muhteşem mabedin camiye dönüştürülmesini istiyordu.
Gayesi şehirdeki ilk Cuma namazını burada kılmaktı. Fethin gerçekleştiği 29 Mayıs Salı
günü emir vererek, Ayasofya’nın Cuma gününe kadar camiye çevrilmesini istedi.
Hükümdarın fetihten sonraki ilk Cuma namazını burada kılmayı arzu ettiğini gören
vazifeliler, padişah oradan ayrılıp otağına döner dönmez derhal çalışmalara başladılar.
Hristiyanlığa ait kutsal eşyaları dışarı çıkarıp, Müslümanların ibadet edebilmeleri için
gerekli olan mihrap, minber gibi şeyleri üç gün içerisinde hazırlayıp tamamladılar.
Nihayet 1 Haziran 1453 günü maiyetiyle beraber Ayasofya’ya gelen Fatih, fetihten sonraki
ilk Cuma namazını burada kıldı. Ayrıca Akşemseddin Hz.’nin hutbeyi okumasıyla Ayasofya
Cami, bugünde ibadete açılmış oldu.
Peygamber-i bir övgüye nail olan Cihan Sultanı, fethin manevi sembolü olan Ayasofya’yı,
kıyamete kadar cami olması şartıyla Allah yolunda vakfederek, orada hazır bulunan
Müslüman gazilere şu sözleri söyledi: “Benim bu mabedim, dünya durdukça cami olarak
kalacaktır. Her kim benim bu mabedimi camilikten çıkarıp başka bir şeye çevirirse;
Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun! Onlar hiç
hafiflemeyen bir azabın içinde kalsınlar. Öyle ki, yüzlerine bakan ve kendilerine şefaat
eden hiç kimse bulunmasın.”
İşte böyle şeylere de şahitlik etti Ayasofya. Ayasofya’nın bu şahitlikleriyle meselemiz,
Ayasofya’nın taşına değdirdiğimiz secdelerimizdi; devasıydı, huzuruydu, vuslatıydı…
vesselam. Zaman geçti lakin. Geçtikçe de şahitlikleri değişti Ayasofya’nın.
33