2014
Haziran
SAYI: 25
UÇAKTA ACİL HASTALARA TIBBİ MÜDAHALEYE YASAL ENGEL
Şükrü Kızılot’un 9 Nisan 2014 tarihli Hürriyet gazetesinde yayınlanan köşe yazısından bir bölüm: “Halk
arasında ‘Torba Yasa’ olarak adlandırılan, 6514 sayılı
Kanun’un 20. maddesi ile TSK muharip unsurlarından ve
Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekât Başkanlığı’nın
görevlendirdiği personel, sağlık personeli yokluğunda
acil tıbbi müdahaleleri yapmaya yetkili olacak. Eğer doktor çalıştığı hastane dışında tıbbi müdahalede bulunursa
(acil bir durum olsa dahi), o sağlık kuruluşu yetkilisine 1
yıldan 3 yıla kadar hapis, 400 bin lira ile 2 milyon lira arasında adli para cezası uygulanacak. Bu para ödenmezse,
ayrıca 54 yıla kadar hapis cezası uygulanacak!.. Uçakta acil bir durum olduğunda, tıbbi müdahalede bulunan
doktor çıra gibi yanacak. O nedenle “Uçakta doktor var
mı?” anonsuna bundan sonra doktorlar zor cevap verir!
Bu durumda “Uçakta özel harekâtçı polis veya asker var
mı?” diye anonslar yapılırsa hiç şaşırmayalım! Görüldüğü
gibi, müdahale tıp doktoru tarafından yapıldığında Kırk
katır mı kırk satır mı? denilecek kadar cezalar var. Polis
veya asker tıbbi müdahalede bulunursa ceza yok!” (http://
www.hurriyet.com.tr/yazarlar/26182526.asp)
Sayın Kızılot’un mizahi bir dille eleştirdiği yasa, belki
iyi niyetle çıkarılmış ve sokaktaki trafik ve benzeri kazalarda yaralanan insanlara yapılan yanlış müdahalelerin
önlenmesi amaçlanmış olabilir. Ama böylesine ciddi bir
yasa hazırlanırken neden aceleye getirilir, neden STK’la-
rın fikri alınmaz? İstisnai durumlar üzerine kafa yorulmuş
olsaydı, uçakta pilotun daveti üzerine “tıbbi müdahale”
yapmak zorunda kalan hekimlere yasanın tolerans göstermesi gerekirdi. Yasanın bu halinde uçaktaki hastalara
hekimlerin müdahalesi (açıkça değilse de zımnen) yasaklanmış bulunmaktadır. Geçen sene THY’nin başlattığı
“Smiling Doctors” kampanyasında amaç, mil puanı ödülü ile uçaktaki hekimleri motive etmek idi. Zaten çoğu hekimin branşı dışındaki hastalıklarda kısıtlı teknik imkân ve
ilaçlarla yapılacak müdahalenin tıbbi sorumluluğu ve adli
prosedür külfetleri yüzünden hastaya tıbbi yardım için yapılan anonsları duymazdan geldiği ve mil puanı gibi basit
ödülleri umursamadığı bir ortamda; bir de bu yasanın yarattığı korku ile uçaklarda hastalanan yolcular karşısında
646
sessiz kaldıklarını duyarsak sakın şaşırmayalım...
Esas olarak sokakta epilepsi nöbeti veya kalp krizi
geçiren, suda boğulan, elektrik çarpan, kazada yaralanıp kanayan insanlara hekimlerin tıbbi yardımda bulunma zorunluluğu vardır. İnsani ve vicdani sorumluluklar
bir tarafa, bunu yapmazsa ve hasta zarar görürse yasalar
karşısında sorumlu tutulur. Yasa ilk yardıma izin veriyor,
ama enjeksiyon yapmak, serum takmak gibi tıbbi müdahale kapsamındaki işlemlere izin vermiyor. Bu tür kritik
yaşamsal durumlarda ilk yardım desteğinin nerede bitip,
“tıbbi müdahale” niteliğindeki desteğin nerede başlayacağının sınırı hiç de net değildir. Hastane dışı ortamlarda
112 ambulans ve sağlık ekiplerinin gelemediği veya geciktiği durumlarda hekimler olayın seyircisi olamaz. Hele
ki uçak gibi izole ortamlarda, en yakın meydana ininceye kadar tıbbi müdahale yapılmaması, göz göre göre
yaşamsal risklere