Havacılık Tıbbı Derneği - Bülten Sayı 22 | Page 21
2013
Nisan
SAYI: 22
Dalan insanlar ve hayvanlar
Dalan deniz memelilerinde insanlardan oldukça farklı fizyolojik
mekanizmalar vardır; akciğerleri çok küçük olmasına rağmen,
oksijen depolama yetenekleri insanlardan çok fazla ve anaerop
metabolizma yetenekleri mükemmeldir. Dolayısıyla deniz memelilerinde nitrojen birikimi ve bundan kaynaklanan vurgun olmaz. İnsanlarda ise vurgun ciddi bir olasılıktır; ancak tek serbest
dalış (SD) esnasında vücutta dekompresyon hastalığı (DH) yapacak kadar nitrojen birikmez. Ama kişi arka arkaya SD yapar ve
dalışlar arasını da biriken nitrojen dışarı atılamayacak kadar kısa
tutarsa DH olasıdır.
Balina ve yunuslar gibi insanlar da zaman içinde dalış koşullarına adaptasyon geliştirmekte, beyin ve diğer dokular daha az
oksijenle işlev görmeye alışmaktadır. Bazı insanlar bünyesel yatkınlık, sık dalış yapma; bilgi ve eğitimin de katkılarıyla bu becerilerini üst seviyelere çıkarabilmektedir. Küba’da sualtına nefes
tutarak dalma çok yaygındır. Uzakdoğu’da inci avcılığı, ülkemizde de sünger ve salyangoz avcılığı yapan insanlar içinde vurgun
yiyerek sakat kalan veya ölenler yanında, tecrübe ve dayanıklılıklarıyla hayatta kalmayı başarmış insanlar daha fazladır.
Bu insanların bir kısmı nefes tutarak, desteksiz dalmakta, bazıları
ise ağızlarına aldıkları uzun borulardan soluk alıp vermektedir.
En koruyucu olanı (balıkadam teçhizatı ile değil) dalgıç giysileriyle (ağırlıklı-kalın giysi, pencereli madeni başlık ve oksijen regülatörü –nargile- ile) dalmak ve dipte yürümektir. Bu yöntem,
vurgun olasılığını azalttığı gibi, hiperbarik oksijen tedavisi yerine
de geçmektedir. Yani sünger avcılığı için değil, eğlence için veya
hiperbarik çembere girmekten daralan kişiler (otistik çocuklar)
için de önerilen bir usuldür (11).
Yasemin Dalkılıç ne yapıyor?
Yasemin Dalkılıç 1999 yılında malzeme desteksiz olarak 68 metre derinliğe indi; 2 dak. 27 sn. süren bu dalış ile dünya rekoru
kırdı. 2000 yılında palet kullanarak serbest dalışta 100 metreye
indi. Mısır’da Limitli Değişken Ağırlık kategorisinde 105 metre ve
Yunanistan’da Desteksiz Sabit Ağırlık kategorisinde 40 metrelik
dünya rekorları kırdı. 26 Nisan 2010 günü Kaş’ta 125 metreye
dalış antrenmanında, inişin 90. metresinde ağır bir vertigo yaşamasına rağmen dibe vardı ve çıkışa başladı. 70 metre civarında
aşırı disoryantasyon hissederek dalış ipinden ayrılmaya başladı.
Güvenlik dalgıçlarının ses ve ışık sinyalleriyle ipe geri dönmesi
sağlandı; ama yüzeye çıkışta 40 metreye gelirken bilincini kaybetti; güvenlik dalgıçları emniyet kayışına bir balon takarak onu
yukarıya gönderdiler. Yasemin dalışın başlangıcından 3 dakika
48 saniye sonra yüzeye vardı. Kalbi ve solunumu durmuş, ağız
ve burnundan kan gelmekte idi. Solunum yollarının tıkalı olması
yardımı zorlaştırdı. Gene de hızlı bir ilk yardım sonucu bilin-
ci yerine geldi ve sürat teknesiyle karaya, daha sonra ambulans
helikopterle Antalya Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’ne transfer
edildi. Hastanede problemin sebebi belirlendi: Yasemin’in aylar
önce atlattığı bir sinüzitten kalan iritasyon, dalış sırasında bu bölgede kanamaya, kanın iç kulağa gitmesi de vertigoya sebep olmuştu. Akabinde kan akciğerleri doldurunca beyne oksijen akışı
engellendi ve bilinç kaybı gelişti... Bu olaydan sonra 1 Mayıs
2010 günü yapılacak olan 125 m. rekor denemesi iptal edildi.
Dalkılıç, vurgun yediği haberlerinin doğru olmadığını, “sığ su
bayılması” geçirdiğini söyledi.
Derinlik sarhoşluğu
Dalgıçların bazen oksijensizlik (hipoksi) nedeniyle dipte öforik
durumlara girdiği sanılır. Bu doğru değildir; oksijen azlığı veya
karbondioksit fazlalığıyla değil, azotla ilgilidir. Derinlik sarhoşluğu, nefes tutularak yapılan serbest dalışta da olmaz. Aletli (SCUBA) dalışlarda 100 feet (30 m) derinlik ve 4 ATA yüksek basınçta kana fazlaca karışan azot gazı, sarhoşluk benzeri bir durum
yaratır. Buna Azot narkozu ve Martini etkisi de denilmektedir.
Korkusuzluk, aşırı güven, öfori, suyun altında soluk alabileceğini
ve kendisine bir şey olmayacağını sanma, balıklarla konuşma ve
hallüsinasyonlar olabilir. Esasen helyum hariç, solunabilen tüm
gazların narkotik etkisi vardır. The Big Blue, tam da bu konuyu
işleyen çok ilginç bir filmdir.
Derinlik Sarhoşluğu - The Big Blue (Le Grand Bleu)
Luc Besson’un yönettiği, 1988 yapımı filmde başrol oyuncuları: Jean-Marc Barr (Jacques), Jean Reno (Enzo) ve Rosanna Arquette (Johana).
Film, 1965