Havacılık Tıbbı Derneği - Bülten Sayı 22 | Page 15

2013 Nisan SAYI: 22 Havacılık Tıbbı Değerlendirmesi lıkla konulmaktadır. Subarakonoid (SAK) için etkili bir yöntem olan CT, PICA anevrizmasının varlığını ve yokluğunu gösteremez, ancak iskemik değişiklikleri ve kanamayı gösterebilir. MRI ise SAK’ı veya enfarktüsü gösterebilir. PICA anevrizmasının saptanmasındaki en önemli yöntem anjiyografidir. Distal PICA anevrizmalarında patognomonik belirti yoktur. Fusiform dilatasyon ve darlığın birlikte görülmesi durumunda PICA anevrizmasından şüphelenilmelidir. CT anjiyografi ile MR anjiyografinin etkinliği henüz daha belirlenememiştir. Tedavi seçenekleri, büyük ölçüde SAK’ın olup olmamasına, anevrizmanın progresyonuna, disseksiyonun lokalizasyonuna, saptanma zamanına ve kollaterallerin varlığına bağlıdır. Antikoagülan ile konservatif tedavi, cerrahi ve endovasküler girişimler tedavi seçenekleri arasındadır. Konservatif tedavi, yüksek ameliyat riski bulunan ve PICA bölgesi enfarktüsü olanlar için kullanılır. Bu hastalar yakın izlenmeli ve daha agresif tedavi gerektirebilecek progresyonun belirlenmesi için birkaç hafta içinde kontrol anjiyografisi yapılmalıdır. Endovasküler tekniklerdeki gelişmeler, proksimal oklüzyon ve embolizasyon gibi tekniklerle PICA anevrizmasının tedavisini mümkün kılmaktadır. Bu girişimlerin minimal invaziv oluşu avantajlı olabilir, ama olası komplikasyonlar açısından ileri tetkikler gereklidir. Uçuş esnasında meydana gelen akut vertigo, bir felâkete neden olabileceği için korkutucudur. Sivil ve askeri havacılıkta uçuşta inkapasitasyona neden olan tıbbi sorunlar arasında en sık rastlananlar, koroner vakalar ve epileptik nöbetle birlikte SD (Spatial Disoryantasyon) problemleridir. Uçuş esnasında merkezi sinir sistemi de akut vertigoya sebep olabilmesine rağmen, vertigo vakalarının çoğunluğu labirintin kaynaklıdır. Akın ve ark., Chiari I malformasyonun neden olduğu uçuşa bağlı baş ağrısı, boyun spazmları ve denge bozukluğu olan 2 askeri pilotta merkezi nedenli vertigoyu tanımlamıştır. Fizik muayenesi vertigonun labirintin kaynaklı olabileceğini düşündüren vakaların çoğunda fiziksel bulguya rastlanmaz. Bu vakalarda vertigo, ya labirintin ya da santral kaynaklıdır. Boyun ana arterlerinin doppler görüntüleme, transkraniyel Doppler ve bazı vakalarda da posterior fossanın MRI görüntülenmesi yapılmalıdır; bunlar çoğu vakada açıklayıcı olmamakla birlikte, bizim vakamızda olduğu gibi, uçuş inkapasitasyonu ve nüks riskine yol açacak belirtileri teşhis edebilir. Bu vakada çevresel faktörlerin anevrizmanın gelişmesinde etkisi açık değildir. Uçuş öncesi baş ağrısının varlığı, pilotta anevrizma olduğunun göstergesi sayılabilir. Yüksek performanslı bir uçakla uçuş sırasında meydana gelen zorlayıcı koşullarla, var olan anevrizmanın birleşmesi akut vertigo ile sonuçlanmış olabilir. Muhtemelen yüksek G kuvveti altındayken başın çevrilmesi anevrizmanın progresyonuna neden olmuştur. Herhangi bir kafa travması öyküsü olmamasına rağmen, yüksek G kuvvetleri altında yapılan baş hareketleri deselarasyona neden olmaktadır. Disseksiyon, hipertansiyon, migren, ateroskleroz ve zorlayıcı fiziksel aktiviteler ile bağlantılıdır. Uçuş esnasında Anti G manevralarının bir parçası olan Valsalva manevrası gibi zorlayıcı fiziksel aktiviteler de var olan anevrizmanın yırtılmasına yol açabilir. Uçuş koşullarının kafa içi anevrizmaların progresyonuna etkisi konusunda bilgi azlığı nedeniyle, anevrizması olan pilotların özellikle yüksek-G koşullarında uçuşa dönüşünü engellemek mantıklı değildir. Kaynak: Grossman A, Chapnik L, Ulanaovski D, et al. Aviat Space Environ Med 2004;75:913-915. Çeviri: F.H.Özcan, ErdalYavuz (Anadolu Üniversitesi) 499