Havacılık Tıbbı Derneği - Bülten Sayı 20 | Page 18
Ağustos
yantasyon bazen zor ve elde edilmesi
imkansız olabilmektedir (Antunano,
2003). Üç duyusal sistem denge sağlanması ve nerede ve nasıl oryante olduğumuzu anlamak için gerekli olan
önemli bilgiyi sağlamaktadırlar.
a. Vizüel sistem: Gözler optik bilgiye
dayanarak pozisyon ve hareketi algılar.
b. Vestibüler sistem: İç kulakta bulunan denge organları lineer ve açısal
akselerasyonu algılar ve postür ve hareketi destekler.
c. Somatik sistem: Ciltteki, kaslardaki,
eklemlerdeki sinirler ile işitme yolu
boyunca, pozisyonu ve yerçekimine
bağlı hareketi, his ve sesi algılar.
Uçuşta uzaysal oryantasyonu sağlamak zordur, çünkü üç farklı duyusal
sistem büyüklük, yön ve frekans olarak değişkenlik göstermektedir. Herhangi bir farklılık veya uyuşmazlık
duyusal çatışma ortaya çıkartmakta ve
illüzyonlar veya SD’ye neden olmaktadır. İyi uzaysal oryantasyon duyusal
bilgileri etkili algılamaya, birleştirme
ve yorumlamaya dayanmaktadır. İşin
özü, yeterli ve uygun karşı önlemlerin
alınmasıdır.
SD, “dünya yüzeyi ve yerçekimi gibi
koordineli bir sistemde pozisyonun,
hareketin veya uçağın/pilotun tutumunun doğru bir şekilde algılanmasındaki kusurdur.” İlave olarak, pilotun kendi pozisyonunu, hareketini
veya uçağa göre tutumunu, veya kendi uçağının bir başka uçağa göre durumunu algılamadaki hataları, SD’nin
geniş tanımını kapsamaktadır. Pilotun
doğal, görsel referanslarını hızlı bir
şekilde bozan herhangi bir durum
SD’ye neden olabilmektedir. Pilotun
tecrübesine veya ustalığına bakılmaksızın duyusal illüzyonlar, göstergeler
ve pilotun uçak hareketleri ilgili algılarını farklı kılmaktadır.
Havacılığın erken dönemlerindeki
hava operasyonlarında SD yaygın
bir problemdi. Uçakta pilotlara bilgi
sunan görsel aletlerdeki gelişmelere,
kalite kontrol ve uçak bakım onarımlarındaki gelişmelere rağmen kazalar
devam etmektedir. Bunların nedeni,
örneğin gece görüş gözlüğü gibi yeni
teknolojilerdir. Hava operasyonları
artık daha önceleri mümkün olmayan
ortamlarda ve şartlarda gerçekleştirilmektedir.
Yaklaşık olarak kazaların %33’ü
SD’dir ve ölüm oranları %100’e kadar varmaktadır. 2009 yılında Ame-
406
rikan Hava Kuvvetlerine ait bir F-16
uçağı, gece görüş gözlüğü kullanılarak atış yapılan bir eğitim sortisinde
kaza kırıma uğramıştır. Yüksek irtifadan bombardıman çalışması agresif
bir manevra gerektirir; uçak dik bir
açıyla yaklaşır ve yüksek bir açıyla
tırmanış gerçekleştirir. Kaza Araştırma Dairesi manevra sırasında pilotun irtifayı belirleyememesi üzerinde
durmuştur. Diğer ilave faktörler ise;
tecrübe yetersizliği, dikkat dağılması,
görsel taramada bozulmalar, kontrast
ve aydınlanma problemleridir. Aynı
yıl F-15 E uçağıyla benzer bir kaza
gerçekleşmiştir. Gece görüş gözlüğüyle bombardıman eğitimi sırasında,
aydınlanmanın az olduğu bir ortamda yine irtifa hatasından dolayı uçak
kaza kırıma uğramıştır. Kaza Araştırma Dairesi, kazanın hedef yüksekliğinin tam olarak hesaplanamamasından
kaynaklandığı şeklinde rapor vermiştir. 2011 yılında Almanya’da düşen
A-10 C uçağı pilotu kötü hava koşulları nedeniyle SD’ye girmiş, çok alçak
irtifaya kadar alçalan pilot 600 feet’te
atlayarak ciddi şekilde yaralanmıştır.
1990-1999 yılları arasında Amerikan
Hava Kuvvetlerinde SD’ye bağlı toplam 36 A Sınıfı kaza meydana gelmiştir. Toplam maddi zarar 557 milyon $
olup, daha önemlisi 44 uçucu ölmüştür. Uçak kaybı, pilot kaybı ve yeni pilot yetiştirilmesi için gerekli harcama
düşünüldüğünde bu çok muazzam
ekonomik kayıp demektir. 1992-2000
arasında, Amerikan Hava Kuvvetleri A Sınıfı kazalarının %20,2’si SD
nedenli iken; Kara Kuvvetlerinde
bu oran %27, Deniz Kuvvetlerinde
%26’dır. Diğer taraftan 1972-2000
periyodunda Amerikan Hava Kuvvetlerinde A Sınıfı kazaları toplamda 100
bin uçuş saatinde 1972’de 2,5 kazadan, 2002’de 1 kazaya gerileme kaydedilmiştir. Ama SD oranlarına bakıldığında, sadece 0,5’ten 0,25’e azalma
olduğu ve son 15 senedir de sabit kaldığı görülmektedir. Bu nedenle SD,
hala insan kaynaklı uçak kazalarının
tek en yaygın nedeni olarak Kabul
edilmektedir.
Yayınlar SD’yi üçe ayırmaktadır:
Tip 1: Tüm A sınıfı SD kazalarının
%80’i Tip 1 ve fark edilmeyendir. Pilotlar SD’nin gelişimini bilinçleri açık
olmasına karşın algılayamamakta ve
bu durum sıklıkla cross-check sırasında görülmektedir.
Tip 2: A sınıfı SD kazalarının %20
SAYI: 20
’si bu gruptadır. Pilot bilinçli olarak
SD’ye girişi algılamakta fakat bunu
SD’ye bağlamamakta, sıklıkla alet
hatasını öne sürmektedirler. En çok
bilinen örnek Graveyard spini’dir. Burada pilot iç kulak ile göstergeler arasındaki uyumsuzluğu fark eder. Hangi
duyusal sisteme inanacağına karar
vermesi gerekmektedir. Eğer iç kulağına inanırsa, uçak yeryüzüne kadar
spin atabilir ve yere çakılır.
Tip 3: Bu grup SD inkapasitasyon tipidir. En az görülen, bilinen ve anlaşılandır. Örnek Giant Hand illüzyonudur. Bazen pilotlar uçağı bir tarafa
kumanda edemediklerini, fakat diğer
yönlere rahatça kumanda edebildiklerini hissederler. Sanki bir devin eli
kendilerini o yönde kumanda vermesini zorlaştırmaktadır. Önerilen önlemler kontrollerden ellerin çekilmesi
ve kol hareketleriyle değil de parmak-
larla hareketin tekrarlanmasıdır. Bu
durumlarda yapılan incelemelerde
teknik herhangi bir sorun bulunamamaktadır.
Her bir tip SD, pilotu farklı [