SAYI: 3 (EYLÜL 2019)
İlgi odağımız, yatak kenarlarındaki dallarda, kaya çıkıntılarında pineklemiş, nehirde en
ufak hareketi dikkatle izleyen az sayıdaki balıkçıllarda.
Cambazkaya Boğazı’ndaki etabımız boğazın çıkışına doğru Osmaneli İçmeceler’ inde
sonlandırıldı. İznik – Yenişehir depresyonları arasında doğu – batı doğrultuda uzanan Katırlı
Dağları’nı Sakarya’nın binlerce yıl boyunca binbir emek ve güçlükle kazarak açtığı boğazın
manzaraları, buraları bilen bir yerbilimcinin nazarında destansı bir hikayedir…
Düşünün!..
Dinozorlar karalarda cirit atarken Pamukova’ya açılan boğazın bulunduğu engebeli
saha derin bir okyanusun büyük derinliklere inen kıta yamacıydı!
Yolculuğumuz Pamukova’da kirlilikten payını almış sularda can sıkıcı olsa da, bağıra
çağıra sürdü. Eşzamanlı kürek çekmek, nehrin tembel akışlı yerlerinde yol almak adına
önemli. Zaman zaman kürek çekme yeri konusunda nöbetleşiyoruz. Arada birbirimizi ikaz
etmek gereği duyuyoruz. Aynı anda kürek çekebilmek adına tempo tutuyoruz.
Buralarda Sakarya, düzlükler içinde akmıyor! Adeta sürünüyor. Böyle anlarda şairin,
“Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya” dizeleri, yol boyunca hafızamda tazeleniyor!
İlgimiz daha çok Pamukova’yı çevreleyen dağlarda. Uzaklara bakmak hayallerimizi
sonsuzlaştırıyor belli ki. Gözlerimizi nehre çevirdiğimiz yerler, daha çok yatak kıvrımlarının
dönüş kısımları oluyor. Belki yeni bir şey, farklı bir manzara göreceğiz umudundan olsa gerek
o anlarda ekip elemanlarının bakışları nehre ve insan eli ile tahrip edilmiş yatak kenarlarına
odaklanıyor.
Geyve Boğazı’nın başlangıcındaki Alifuatpaşa’ya girişimiz işte bu ahvalde oldu.
Karşımızdaki II. Beyazıt Köprüsü bile kimseyi heyecanlandırmadı!
Botumuzu çekecek yer bulmakta zorlandık. Karaya çıktığımızda ilk anda kimseyi de
bulamadık. Bir ilkokulun bahçesine yönlendiğimde, kalabalık bir toplulukla karşılaştık.
Düğün varmış. Bizi bekleyenlerde orada. Selamlaştıkça karşılama grubu büyüdü. Basın
açıklaması yapıldı. Sorular soruldu. Günün anısına fotoğraflar çekildi. Kaymakam Bey’in
davetine icabet edince de, ekip olarak oldukça kalabalık bir toplulukla Geyve merkezine
yemeğe katılmak zorunda kaldık.
Nehir yolculuğumuza devam etmek üzere döndüğümüzde, karşılayanlar arasındaki
bir grup tarafından Geyve Boğazı’ndaki Dereköy’e davet edildik.
Davet edenler köy sakinleri. Anlattıklarına bakılırsa, köyleri çevresinde yapılan
çalışmalardan çok dertliler. HES ve oluşan gölet, köyleri çevresinde yapılan demiryolu
tünelleri, sarp yamaçlarda açılmış hafriyat ocakları, sular altında kalan arazileri, dengesizleşen
doğal ortamlarından şikayetleri derin boğaza sığmıyor anlaşılan!
Köye uğradık. Kişisel kanaatime göre de, köyde durum iyi değil. En azından taşkın
riski yüksek bir yerleşme burası. Notlar alıp, Dereköy’den ayrıldık. Alifuatpaşa’ya dönerek
botumuzu bize eşlik eden araca yükledik.
Geyve Boğazı’nı araçla geçtik. Hidroelektrik santrallerinin setleri ve oluşan göletler,
su seviyesinin üzerinde düzensiz ve sık dağılmış kurumuş ağaç gövdeleri, acil durumlarda
karayolundan yardım almanın oluşturacağı güçlükler, bu kararın alınmasına sebep olmuştu.
3