SAYI: 3 (EYLÜL 2019)
üflediğinizde tüyleri etrafa dağılan Karahindibayı anlatmalıyız. Kısa mesafeli doğa
yürüyüşlerine çıkıp bu yürüyüş planına çocuklarımızı da dahil etmeliyiz. Nasıl bir
yürüyüş olacağına onlar da karar versin. Onları bir bulut gözlemcisi yapalım, bulutlardan
kendilerine özel şekiller çıkarsınlar. Bulut gözlemciliği için ne özel ayakkabılara ne de
bir futbol sahasına ihtiyaç vardır. İhtiyaçları tek şey onlara ayıracağımız bir zaman
dilimidir. Çocuklarımıza zaman ayıralım ve onlarla birlikte doğada olalım, doğal olalım.
Aksi takdirde bencil, kendini çıkarlarını düşünen, yapay, kendine ve çevresine yabancı,
farklılıklara saygı duymayan bir insan yetiştirmeye devam ederiz. Bu süreç içerisinde her
ne kadar ailelere büyük görevler düşse de aynı görevler eğitim kurumları yani okullara da
düşmektedir. Nasıl ki bir insan diğer zekâ türlerine sahipse aynı şekilde doğa zekasına da
sahiptir ve eğitim öğretim sürecinde doğa zekasına sahip çocuklar da dikkate alınarak bir
süreç takip edilmelidir. Ne yazık ki günümüz şartlarında bu kavram çok dikkate
alınmamaktadır. Peki eğitim kurumlarında doğa ve doğaya dayalı, doğa ve çevre sevgisi
ve bilinci üzerine neler yapılmalıdır veya neler yapılabilir.
Okul öncesi dönemden itibaren başlayarak ilkokul, ortaokul ve lise çağındaki bütün
öğrencilere doğa ile yaşamayı doğada bulunmayı içselleştirmelerine yönelik eğitimlerin
verilmesi gerekmektedir. Okul öncesi öğrencilere uygulamalı (yaparak-yaşayarak)
aktivitelerin geliştirilmesi, uygun eğitim materyallerinin hazırlanması ve gerekirse çevre
bakanlığı veya gönüllü kuruluşlarla iş birliği yapılarak eğitim verilmesi halinde bir
başlangıç yapılmış olunacaktır. Çukur ve Özgüner, 2008). Özellikle ağaç ve çalılar, çayır,
basılabilir çim, canlı renkli çiçekler, toprak zemin, ağaç kütükleri, kaya parçaları, kum ve
su gibi doğaya ait unsurlara yönelik oyunlar ortaya koymak çocukların özgüvenini
güçlendirir, duyularını canlandırır, dünyaya ve onun içindeki hareket eden görünen ve
görünmeyen her türlü şeye ilişkin farkındalıklarını artırır. Ayrıca açık alanlarda oynayan
çocukların oyunları kapalı alanlarda oynayan çocuklardan daha yaratıcı olduğunu
söylemek mümkündür. Dünyada kabul görmüş Finlandiya eğitim sisteminde Fin
eğiticiler oyunun gücüne inanırlar ( Louv, 2018 ) . Helsinki’de tipik bir okulda öğrenciler
ayaklarında çoraplarla ortalıkta dolanırlar ve Finlandiya sosyal hizmetler ve sağlık
bakanlığı şöyle der; “öğrenimin temeli dışardan alınıp önceden işlenmiş bilgilerde değil,
çocuk ile çevre arasındaki etkileşimdedir”. TEMA vakfının İstanbul’da yaptığı bir
çalışmada 5-6 yaş çocuklarının genel olarak bakıldığında çocukların büyük bir
çoğunluğunun toprakla oynamayı sevdiği, doğa yürüyüşlerine veya pikniğe gittiklerinde
keyifli zaman geçirmenin yanı sıra doğadaki hayvanları, bitkileri incelediği
gözlemlenmiştir ( TEMA Vakfı, 2013 ) . Bu dönemdeki çocukların çevrelerinde bitki ve
hayvanların bulunmasından mutlu oldukları, bununla birlikte çevrelerinde park ya da
evlerinin bahçesi olan çocukların doğayla daha iç içe ve doğayla ilgili etkinliklere daha
19