FİRUZAN NO:3 FKDAL Kültür,Sanat ve Edebiyat Dergisi | Page 8

8
ROBERT PİETRO
Onu baştan aşağıya süzdü . Koyu deri bir kıyafetin üstüne gri ve beyaz renkleriyle harmanlanmış bir post giyiyordu . Sırtından doğru ölen tilkilerin birleştirilmiş bedenleri kuyruklarıyla beraber sarkıyor , esen rüzgârın minik melodisi ile salınıyordu . Ayağında kalın , kahverengi bir çift çizme vardı . Bir kar birikintisine saplanmış olacak ki botunun etrafı ıslanmış , koyulaşmıştı . Bacakları kar parçaları ile kaplıydı . Kar tanelerinin iniş alanı haline gelmiş kahverengi sakalları ve üzerindeki koyu bıyıkları altında gizlenen , soğuktan gerilip çatlamış , pembeliğini yitirmiş beyaz dudakları zar zor seçiliyordu . “ Yani diyorsun ki deri zırhımızı giyelim , baltamızı kapıp Tribius ’ un kapısına dayanalım . Öyle mi ?” Ağabeyi anlık bir duraksama yaşadı . Kararını kesinleştirdiğinde ise “ Aynen öyle diyorum . O topraklar zenginliklerle dolu . Direnişi körüklemeli topraklarımızda ki işgali kırıp savaşı onların sınırlarına götürmeliyiz . Orada koloniler kurup yerleşmeliyiz , ihtiyaçlarımızı gidermek için çiftlikler , tarlalar kurmalıyız . Bu hepimizin işine gelir .” Keşke bu kadar basit olsa diye geçirdi içinden . Elindekini yontmayı bırakıp oturduğu yerde doğruldu . “ Sten ’ i ikna etsek bile onun kralı , Thorin ’ i ikna etmesini nasıl sağlayacağız ? İnsanlar açlıktan kırılıyor , tarlalarımız zaten ekin vermez hale gelmiş durumda bir de üstüne yağmaya uğruyor .
İnsanlar vergi veremez hale geldikleri için o ‘ güçsüz , zayıf ve kısa adamlar ’ tarafından zulme uğruyor .” Ağzından tüten buhar ağabeyi ile arasına girdiğinde parlak kömür karası saçları , esen rüzgârla dağıldı . Yeni çıkmaya başlayan siyah sakalları çenesinin yamaçlarına birer çim gibi dağılmıştı . Kafasıyla onayladıktan sonra elindeki rengi gitmiş armudu ısırdı , Jaden .
Armudun suyu ağzının kenarından akıp sakallarına bulaşırken konuşmaya başladı . “ Doğruyu söylüyor . İnsanlar bu haldeyken nasıl direnişi güçlendirip Tribius ’ un ordusunu yenebilir ? Sten ve onun gibi kalesinin ardında sefa sürenler olduğu sürece olmaz bu iş .” Jonas sonuna kadar açılan gözleri ile ağabeyine baktı . Parmağını sessiz ol dercesine , düz birer çizgi haline gelmiş dudaklarına götürdü . Kısık bir ses tonu ile neredeyse fısıldayarak çıkıştı ağabeyine .
“ Sen ne diye bağırıyorsun .” Çok geçmeden gıcırdayan tahta kapının sesi duyuldu . Üçü birden irkildi . Jonas ensesindeki tüylerin diken diken olduğunu hissedebiliyordu . Kalın , yorgun bir ses yükseldi . “ Bir sorun mu var ?” Şişmiş göz altları , kır inmiş saç ve sakalı ile Ulvir dışarı adımını atmış onlara bakıyordu .
“ Affedersin baba ... Seni uyandırmak istemedim .” Az önceki geniş omuzlu , iri olduğu kadar öfkeli olan genç gitmiş yerine olduğu yere sinmiş bir kedicik gelmişti
8
FKDAL Kültür , Sanat , Edebiyat Dergisi No : 3