FİRUZAN NO:3 FKDAL Kültür,Sanat ve Edebiyat Dergisi | Page 7

7

ROBERT PİETRO

Yüzünü , sıcaklığını yitirmiş gün ışığına döndürdüğünde “ Kış geldi .” dedi Robert . Derin bir nefes çekti içine . Ciğerlerine dolan soğuk havayı alev kusan bir ejder gibi saldı dışarıya . Oluşan buhar , esen sert rüzgârın etkisiyle saliseler içinde dağıldı . Sağında duran kirli sakallı adama döndü . Kendisinden kısaydı , ancak gözleri çokta alçakta sayılmazdı . “ Şimdi ne olacak ?” diye sordu , cevabını bilmesine rağmen . “ Ne olacağı ortada değil mi ? Kış oldukça sert geçecek . Bizse sefil halde hayatımıza devam etmeye çalışacağız .” sözcükler kızıl bıyıklarının ardından , soğuktan çatlamış dudaklarının arasından güçlükle çıkmıştı . Jaden ’ ın yanıtına “ Öyleyse yazdan pek bir farkı olmaz .” diyerek karşılık verdi , arka tarafta oturan Jonas . Bıçağıyla bir dalı yontuyor , biraz ilerisinde dikilen Jaden ve ağabeyine bakıyordu . Robert doğrularcasına kafasını sallayıp “ Bu lanet yerde yazın bile kar yağıyor . Soğuktan artık derimiz kalınlaştı .” dedi . Elini kaldırıp yağmaya başlayan kar tanelerini göstermek istercesine havada yarı bir çember çizdi . “ Şuraya bak . Yıllardır şu boktan hava koşullarında tarım yapmaya çalışıyoruz . Peki elde ne var ? Hiç !” Ağabeyinin hırsla dolup taşan , kehribar rengi gözlerine baktı . “ Peki sen ne öneriyorsun ?” Robert , evlerinin önünde , ahşap zeminde oturan kardeşine döndü .
Soruyu yineledi . “ Ne mi öneriyorum ?” Bakışları düşünceli bir şekilde dalıp gitti .
Geçen saniyelerin ardından gözleri yeniden kardeşini buldu . “ Ben diyorum ki buradan gidelim . Güneye , Tribius topraklarına ... Sanguena ’ ya . Kemikleri ısıtan altın sarısı gün ışığı , nemli , yemyeşil çimlerle , çiçek böcekle kaplanmış verimli topraklar .” sözünün ortasında derin , yorgun bir iç çekti . Devamında ise aniden yanında duran arkadaşına yöneldi . İki eliyle yakasından tutup kendine çekti . “ Sabahları üstünüzde incecik ipek kıyafetlerle , pencerenizden soğuk rüzgarlar yerine sıcacık gün ışığı girerken uyanmak istemez misiniz ?” Heyecanı yüzünde oluşan mutluluk dolu minik tebessümde gizliydi . “ Tabii ki isteriz ama nasıl olacak ?” Salladığı arkadaşını bırakıp sesin geldiği yöne , Jonas ’ a döndü . Kardeşine doğru iki adım attı . “ Tribius , Cernionia sınırlarını taciz etmek dışında bir şey yapmıyor . Askerleri güçsüz , zayıf ve kısa adamlar . Ormanlara girmekten , dağlara çıkmaktan ürken , ufak tefek tipler hepsi . Onları iri yapan tek şey giydikleri metal zırhlar .” İşaret parmağı ile iki göğsünün ortasını delmeye çalışıyormuşçasına bastırdı . “ Bizim ağır zırhlara ihtiyacımız yok . İdareten kaynamış deriden bir yeleğimiz ve bilenmiş bir baltamız olsa yeter .” Jonas karşısında dimdik duran ağabeyine baktı .
FKDAL Kültür , Sanat , Edebiyat Dergisi No : 3
7