fUSKA MAG FILM fUSKA MAG FILM
11: Les Amour Imaginaires (Heartbeats, Xavier Dolan, 2010)
Hayatımıza pek çok insan girer ve çıkar. Bunların arasında öyleleri vardır ki geldiği an zamanı yavaşlatır, bütün koşturmacamızı siler, döner ve ona kilitleniriz. Merak uyandırır, her şeyini bilmek isteriz. Sonra ilgimiz duygulara dönüşür. Yaşadığımız her dakikaya o duygular karışır. Zamanımızın da içine sızar ve suya atılan taşın halkaları gibi içimizde büyümeye başlar. O kadar büyür ki başka kimseye, hiçbir şeye yer kalmaz. Araya girenlereyse tepkimiz sert olur, isterse en yakınımız olsun. Onun ilgisini kimseyle paylaşamayız. Konuştuğu her kelimeyi on katıyla bedenimizde hissederiz. Yaşattıkları bizi delirtmesin diye ya daha çok içeriz sigarayı ya da tırnaklarımızı yeriz.
Sevmenin de ötesinde bir tutkuyla bağlanırız ona. Öyle bir dans eder ki önümüzde, “o ne danstır öyle*”, darmadağın oluruz. Öpüşmek, sevişmek de değildir derdimiz. Çünkü o hayatımızda çok daha büyük bir boşluğu doldurur: Duygusal boşluğu. Ancak ona yüklediğimiz anlam o kadar yoğundur ki bunu kaldıramaz ve her şey tepetaklak olur. Zaten o hiçbir zaman “öyle” demek istememiştir. Çünkü hiçbir zaman “öyle” bir insan olmamıştır. Ve asla “yalnızca bizi” sevmemiştir. Hazmetmemizin güç olduğu zamanları atlattıktan sonra “şimdi ne olacak?” diye beklerken acaba daha mı dikkatliyizdir yoksa yeni hatalara kendimizi hazırlar mıyız sanki her şey hayalden ibaretmişçesine? Bir göz kırpmaya bakar cevabı.
12: Querelle (Rainer Werner Fassbinder, 1982)
Jean Genet’in romanından uyarlanan Querelle, eşcinsel bir adamın barda başlayan tuhaf ilişkisini anlatır. Fakat yönetmen koltuğunda eğer Rainer Werner Fassbinder oturuyorsa acının, göz yaşının ve sürreal dilin varlığı kaçınılmaz oluyor.
Fassbinder, izleyiciyi gerçeklikten uzaklaştırıp formalist dille tasarladığı mekanlarda sürreal bir atmosfer yaratıyor. Fetişizmin ve tutkunun şiddetle örtüştüğü, aşkın bir yıkım olduğu filmde, eşcinsellik aynı zamanda farklı bir izlek olarak da vücut buluyor. Fassbinder’ın son filmi olan ve kendisi öldükten sonra vizyona giren Querelle, set tasarımlarındaki semboller, neon ışık kullanımları ve fetiş kostümlerle bir zihnin bilinçaltında gezinen ayrıksı bir yapım.
Filmin esas gücü ise merkezindeki ironiden kaynaklanıyor, dogmatik normlara bağlı toplumların gözündeki eşcinsellik kimliğini, eşcinsel bireylerin dünyasını absürdleştirerek bir nevi kara mizah yapıyor. Hikayeyi de Freud’un sözlüğünden ilerletip her neseneyi, her şeyi erkeklerin dünyasındaki cinsel etkileşim fikrine dayandırıyor.
Sanırım Querelle için kült bir film demek abartı olmaz.
94 FUSKA MAG FUSKA MAG FUSKA MAG FUSKA MAG fuska Mag 95