FUSKA MAG 3 | Page 92

5: Brokeback Mountain (Ang Lee, 2005)

1963 yazında iki kovboy çobanlık yapmak için dağa çıkar. Kovboyların dostluklarının başlangıcı gergin ve tatsız olsa da zamanla aralarında ummadıkları bir aşk başlar ve on yıllara yayılır…

Çin sinemasının önde gelen isimlerinden Ang Lee’nin yönettiği Brokeback Mountain, gösterime girdiğinde dikkatleri üzerine çekmişti. Bunun sebebi büyük bütçeli cesur bir lgbt filmi olması değildi sadece şüphesiz. Ang Lee’nin konuyu tıpkı bir vakitler Denis Hooper’ın Easy Rider’da ele aldığı gibi Amerikan kırsalındaki ötekileşme, tabu dışına taşma temalarını andıran bir stille öyküyü işlemesi de filmin gördüğü ilgiyi besleyen bir faktördü. Öte yandan sinemanın ilk keşfedildiği günden beri Amerikan ve dünya kamuoyunda mitleşen ‘kovboy’ imgesinin bir eşcinsel olmasını da dikkate almak gerek. Malum, ‘kovboy’ figürü ataerkil bir düşüncenin, güçlü ve yenilmez erkeğin göstergelerinden biri olarak kabul edilirken Brokeback Mountain, bu kalıbı ters yüz ederek iki kovboyun birbirine aşık olması ekseninde işliyor öyküsünü.

Güzel bir aşk yaşandıktan sonra kovboyların kendi yollarına gitmesi, heteroseksüel bir kimlikle kendi hayatlarını kurması ve sürekli birbirlerine erişememenin, toplumun çizdiği keskin sınırları aşamamanın acısını tadıyorlar. Merhum Heath Ledger’ın, Joker rolüyle birlikte en iyi performansını sergilediği ve elbette Jake Gyllenhaal’ın da altta kalmadan ona eşlik ettiği film, gerek yapıbozucu hikayesiyle, gerekse Ang Lee’nin yönetmenlikteki stil sahibi maharetiyle 2005 senesinin kalbur üstü filmlerinden olmuştu.

6: Kinsey (Bill Condon, 2004)

ABD’li biyoloji profesörü Alfred Kinsey’in cinsellik üzerine yaptığı çalışmalar süresince elde ettiği başarılar ve karşılaştığı zorluklar konu edinilir. Flasbackler eşliğinde ilerleyen filmde, Profesör Kinsey’in muhafazakar babası ile çocukluk ve ilk gençlik yıllarındaki ilişkisi ve bu ilişkinin Kinsey’in karakteri ve seçimleri üzerindeki etkileri anlatılır. Bir iktidar ilişkisi olarak ahlak bekçiliğine soyunan baba figürü, toplumun cinselliğe dair ikiyüzlü bakış açısını simgeler.

Erkeklere karşı cinsel dürtüler beslediği gençlik yıllarında ortaya çıksa da kendini dizginleyen Kinsey mutlu bir evlilik yapar ve üç çocuğu olur. Ancak bir gece erkek öğrencisi ile yaşadıkları kendine dahi itiraf edemediği gerçeği ortaya çıkartır. Kinsey bu durumu bilim ile doğrulamaya çalışsa da filmin genelinde, cinselliğin yalnızca bilim ile açıklanamayacak katman ve derinlikte olduğuna ve duyguları göz ardı etmememiz gerektiğine dair dipten bir düşünce akar. Cinselliğimizin doğamızdan kaynaklandığını ve bize ait olduğunu hissetsek de cinselliğin, toplumsal kurallar ağı ile sürekli yeniden kurulduğu ve denetim altında tutulduğu fikrine öne çıkaran Kinsey’in savunduğu bu fikirler, o dönem için oldukça radikal ve cinsel devrim için ilham vericidir.