FUSKA MAG 1 | Page 96

fUSKA MAG EDEBIYAT fUSKA MAG EDEBIYAT

değildir artık, ve benim en çok arkasından hoşlandığım...gerçekten tatlı bir popo...ekoseli şişman yüksek bir sesle, "Biz alışveriş yapmıyorduk. Tek bir şey almaya gelmiştik." dedi

"Farketmez," diyor Lengel ve bakışlarının değişmesinden onun iki parçalısını henüz farkettiğini anlamıştım. "Buraya geldiğinizde edepli giyinmenizi istiyoruz."

Alt dudağını iterekten "Edepliyiz" diyor Kraliçemiz birden. Kalabalığın içindeki yerini hatırlamak ona acı vermiştir. Masmavi gözlerinde ringa balıkları görünüp kaybolmuştu.

"Kızlar, sizinle tartışmak istemiyorum. Bundan böyle buraya omuzlarını örtüp gelin. Poliçemiz böyle." Sırtını dönüyor. Bu poliçe sizler için. Poliçe en önemli kişilerin istediği şeydir. Diğerlerinin istediği şey ise bir çocuğun suç işlemesidir.

Bu esnada müşteriler, arabayla alışverişlerini yaparken meraklı koyunlar konuşulanlardan kelime kaçırmamak için elindeki poşeti şeftali soyarmışcasına nazikçe açmaya çalışan Stokesie'nin başına toplanmışlardı. Bu sessizlikte herkesin gerildiğini hissedebiliyordum ve en çok da bana "Sammy, bu ürünü geçirmiş miydin?" diye soran Lengel'in...

Düşünüp " Hayır," dedim ama gerçekte düşündüğüm bu değildi. 4,9, BAKLİ-TOP-yazılı tomarları inceledim--düşündüğünüzden karmaşık birşey bu ve belli bir sıklıkta bunu yaptığınızda bu size kısa bir şarkıymış gibi gelir " Hey selam, sen mutlu şey"- ve kasa açılır ve ben paraları tahmin edemeyeceğiniz bir yumuşaklıkla düzleştiriyorum, iki kepçe vanilya arasından çıkmış gibi ve bir yarımlıkla bir penny'yi onun dar pembe avucuna koyuyorum ve balık kavanozunu poşete koyup ağzını büktükten sonra eline veriyorum, hep düşünüyordum.

Kızlar ve onları suçlayacak olanlar dışarı çıkmak için telaş ederken ben de onların duyabileceği kadar çabuk davranıp " İşi bıraktım" diyorum Lengel'e ve bunu yaparken onların durup bana, bu beklenmedik kahramanlarına bakmalarını bekliyorum. Onlar yollarına devam ediyorlar, gözleri çakmak çakmak; Kapı hızla açılıyor ve onlar arabalarının bulunduğu park yerine gidiyorlar, Kraliçemiz, Ekoseli ve Uzun boylu ZoZo ve beni, Lengel ve kıvrık kaşıyla başbaşa bırakıyorlar.

"Birşey mi dedin, Sammy?

"İşi bıraktım dedim"

"Sanırım bıraktın"

"

Sanırım bıraktın"

"Onları utandırmak zorunda değildin"

"Asıl onlar bizi utandırdı."

Birşeyler söylemeye başladım ve ağzımdan "zırva laflar" çıktı. Bu, büyükannemin sözüdür, duysa memnun olurdu, biliyorum.

" Dediğin şeyin ne anlama geldiğini bildiğini sanmıyorum."

"Sanmadığını biliyorum" dedim. "Ama biliyorum," . Bağını çözdükten sonra omuzumu silkeleyip önlüğümü üzerimden atıyorum. Bulunduğum kasaya doğru yönelen bir çift müşteri akıntıya kapılmış domuzlar gibi birbirlerine çarpıyorlar.

Lengel içini çekip sabırlı ve sakin bir tavır alıyor. Yıllardır o ve anne-babam arkadaşlar. "Sammy, bunu anne ve babana yapmak istemezsin." diyor bana. Doğru, istemem. Ama bence bir defa bir çıkış yaptın mı her ne pahasına olursa olsun onu sürdürmelisin. Önlüğü katladım, cebin üzeri kırmızı iplikle "Sammy" işliydi ve tezgahın üzerine koydum, ve papyonu da önlüğün üzerine bıraktım. Merak ettiyseniz söyleyeyim, papyon onlarındı

" Bu yaptığına hayatın boyunca pişmanlık duyacaksın," diyor Lengel ve haklı da, biliyorum, ama onun bu hoş kızları nasıl utandırdığı aklıma geldikçe içim eziliyor, satış yok damgasını vuruyorum ve çekmece dışarı fırlıyor. Tüm bunların yazın olmasının tek avantajı kapıdan temizce çıkma şansımın olmasıydı, paltomu ve galoşlarımı aramak zorunda değildim. Annemin bir gece önce ütülediği beyaz gömleğim üzerimde aylak aylak ve gözlerim çakmak çakmak yürüyorum, ve kapı açılıyor ve dışarda güneş ışını asfaltta dolaşıyor.

Benim kızlara bakıyorum ama tabii ki yoklar. Almadıkları şeker için toz mavisi Kartal station wagonun kapısında bağıran çocuklu evliler dışında kimse yoktu. Kaldırıma yığılmış turba yosunu ve alüminyum rengi patiska mobilyaların arkasından dönüp büyük pencerelerden içeri baktım, kasamda koyunlara hizmet vermekte olan Lengel'i görebiliyordum. O an kendisine demir ilacı enjekte edilmiş gibiydi, yüzü koyu gri ve sırtı dimdikti ve benim midem ise bundan böyle hayatın benim için ne kadar zor olacağını hisseder gibiydi.