EURASIAN EDUCATION №2 2016 | Page 11

History satın alınması, AB’nin orta ve uzun vadede dış politika seçeneklerini kuvvetli bir şekilde sınırlandırabileceği ihtimalini ortaya koymaktadır. Rusya ve tekel şirketi Gazprom’a karşı tek çözüm, AB ülkelerinin enerj i politikalarında ortak hareket etmeleri ve alternatif enerji yollarını devreye sokmalarıdır. (Leinen jo,2009) Günümüzde Rusya, AB’nin en büyük doğal gaz ve petrol ithalatçısı olan ülke konumundadır. AB, 2009 yılı verilerine göre petrol ihtiyacının % 33ünü, doğalgaz ihtiyacının ise % 34.2sini Rusya’dan ithal etmektedir. 27 üyeli Birliğin dışarıya olan petrol bağımlılığı % 84,1 iken, doğalgaz bağımlılığı ise % 64,2 oranındadır. Rusya’nın da petrol ve gaz ihracatının % 90’ı AB bölgesinedir. (Götz, Roland,2009) Söz konusu istatistikler Rusya’ya olan enerji bağımlılığının, önümüzdeki yıllarda da devam edeceğini göstermektedir. Bu bağlamda AB, gelecekte Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltmak amacıyla yeni arayışlar içindedir. Günümüzde Hazar Havzası’nın enerji kaynakları, AB’nin ihtiyaçlarını karşılamada önemli bir orana tekabül etmemektedir. Bugünkü verilere göre, Hazar Bölgesi’nin petrol ve gaz kaynakları Ortadoğu ile karşılaştırıldığında az olmakla beraber, Kuzey Denizi rezervlerinden fazla olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, Hazar Havzası henüz tam olarak araştırılmamış olduğu için, ileride büyük rezervlerin bulunması ihtimal dahilindedir. Bölge rezervlerini stratejik kılan en önemli özelliklerden birisi ise OPEC Karteli haricinde olmasıdır. Bu da, fiyat düzenlemelerinde OPEC ülkelerine karşı etkin bir müdahale imkanı vermektedir. Bölgedeki petrolün önemli bir kısmı Azerbaycan ve Kazakistan’da olup, belirlenen rezerv 47 milyar varildir. Ancak bu miktarın keşfedilmeyen rezervlerle birlikte 85 milyar varile çıkabileceği tahmin edilmektedir.( Warkotsch, Alexander, 2006) Doğalgazda ise, önemli rezervler Türkmenistan ve Kazakistan’da bulunmaktadır. Jeofizik uzmanlarınca, bölgedeki 9 trilyon m3lük kesin rezervlerin 11 trilyon m3e çıkabileceği büyük ihtimal dahilinde olduğu belirtilirken, buradaki enerji üretiminin ise 2015 yılında dünya ihtiyacının % 5ini karşılayacağı sanılmaktadır. 2020 yılında bölgeden yapılacak ihracatın 120 milyar m3’e ulaşacağı, bunun da AB’nin gaz ihtiyacının 1/3’üne tekabül edeceği tahmin edilmektedir. Eğer Hazar Havzası’ndaki rezervler Ortadoğu ülkelerinin hatları ile entegre olursa (örneğin İran, Katar), bu durumda AB’nin dünya rezervlerinin % 40’ına ulaşabileceğini; böylece, AB’nin hemen yanı başında OPEC ve Rusya’ya alternatif stratejik önemi haiz yeni bir tedarikçi bölgenin oluşmakta olduğunu söyleyebiliriz. AB bu amaçla pek çok ülkenin kendi iç pazarına entegrasyonunu hedeflemekte ve farklı projelere destek vermektedir. Hazar Havzası ile ilgili olarak bunlardan biri 2006 yılında faaliyete geçen Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) boru hattıdır. BTC’nin hayata geçirilmesinde önemli rol oynayan Amerika, proje ile Hazar Havzası’nda, Rusya ve İran’ı devre dışı bırakarak, aynı zamanda NATO ülkesi olan Türkiye’nin bölgesel konumu güçlendirilerek petrol sevkiyatının Avrupa’da gerçekleştirilmesini sağlamıştır. BTC’ye paralel doğal gaz hattı olarak Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) projesi planlanmıştır. Yapımı süren bir başka önemli proje, Nabucco doğalgaz boru hattıdır. AB’nin en önemli enerji projesi olarak da nitelendirilen Nabucco ile Hazar Havzası ve Ortadoğu gaz rezervleri Türkiye üzerinden Avrupa’ya sevk edilecektir. Sonuç olarak, Hazar Havzası enerji tedarikinde AB için OPEC ve Rusya’nın yerini ikame edebilecek büyüklükte olmamakla birlikte, AB’ye yakın bir coğrafyada bulunması ve yeni bir alternatif kaynak olması, enerj i güvenliği açısından stratejik önem taşımaktadır. Avrupa Birliği’nin Orta Asya’ya Yönelik Güvenlik Politikaları Orta Asya, uluslararası alanda zengin enerji kaynakları ile stratejik bir öneme sahip iken, uyuşturucu ticareti, terör, insan ticareti, nükleer ve konvansiyonel silah ticareti gibi pek çok güvenlik tehlikesini de içinde barındırmaktadır. AB ¹2 (10) 2016 bu alanlarda da çözüm içeren politikalar üretmektedir. Orta Asya iklim yapısı itibariyle, afyon ekimine oldukça müsait bir bölgedir. Fergana Vadisi, Kırgızistan’ın doğusu, güney Kazakistan, Türkmenistan-İran sınır bölgesi geleneksel olarak afyon ekiminin yapıldığı yerlerdir. Ancak, buralarda afyon ekimi devlet kontrolüyle yapılmaktadır. Afganistan’da ise afyon ekimi, işlenmesi, kaçakçılığı kurumsallaşmış olup, devlet içindeki güçler tarafından or- ganize edilir hale gelmiştir. Öyle ki, uyuşturucu devlet için en önemli gelir kaynağı olarak görülmektedir. Afganistan’dan yurt dışına çıkarılan afyonun yıllık değeri yaklaşık olarak 3- 4 milyar dolar olarak hesaplanırken, bu da ülkenin 1/3 GSMH’ye tekabül etmektedir.( Kühn, Florian, 2010) AB için Orta Asya’nın güvenlik politikaları açısından risk teşkil etmesinin nedeni, Afganistan’da üretilen uyuşturucunun, Orta Asya ülkeleri üzerinden dünya pazarlarına ve özellikle Avrupa’ya ulaşmasıdır. Kaldı ki, zaten dünyadaki bütün eroin bağımlısı kullanıcıların yarısı Avrupa’da bulunmaktadır. AB içindeki tüketilen eroinin % 80i de Afganistan kökenlidir. Afganistan’daki çökmüş olan devlet yapısı ve uyuşturucudan elde edilen gelir, komşu Orta Asya ülkeleri için de güvenlik riski taşımaktadır. Rusya ve Avrupa’ya olan uyuşturucu koridorundaki Orta Asya ülkeleri genç cumhuriyetler olu