History
satın alınması, AB’nin orta ve uzun vadede dış politika
seçeneklerini kuvvetli bir şekilde sınırlandırabileceği
ihtimalini ortaya koymaktadır. Rusya ve tekel şirketi
Gazprom’a karşı tek çözüm, AB ülkelerinin enerj i
politikalarında ortak hareket etmeleri ve alternatif enerji
yollarını devreye sokmalarıdır. (Leinen jo,2009) Günümüzde
Rusya, AB’nin en büyük doğal gaz ve petrol ithalatçısı olan
ülke konumundadır. AB, 2009 yılı verilerine göre petrol
ihtiyacının % 33ünü, doğalgaz ihtiyacının ise % 34.2sini
Rusya’dan ithal etmektedir. 27 üyeli Birliğin dışarıya olan
petrol bağımlılığı % 84,1 iken, doğalgaz bağımlılığı ise %
64,2 oranındadır. Rusya’nın da petrol ve gaz ihracatının %
90’ı AB bölgesinedir. (Götz, Roland,2009) Söz konusu
istatistikler Rusya’ya olan enerji bağımlılığının, önümüzdeki
yıllarda da devam edeceğini göstermektedir. Bu bağlamda
AB, gelecekte Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltmak
amacıyla yeni arayışlar içindedir.
Günümüzde Hazar Havzası’nın enerji kaynakları, AB’nin
ihtiyaçlarını karşılamada önemli bir orana tekabül
etmemektedir. Bugünkü verilere göre, Hazar Bölgesi’nin
petrol ve gaz kaynakları Ortadoğu ile karşılaştırıldığında
az olmakla beraber, Kuzey Denizi rezervlerinden fazla olduğu
anlaşılmaktadır.
Ancak, Hazar Havzası henüz tam olarak araştırılmamış
olduğu için, ileride büyük rezervlerin bulunması ihtimal
dahilindedir. Bölge rezervlerini stratejik kılan en önemli
özelliklerden birisi ise OPEC Karteli haricinde olmasıdır. Bu
da, fiyat düzenlemelerinde OPEC ülkelerine karşı etkin bir
müdahale imkanı vermektedir. Bölgedeki petrolün önemli
bir kısmı Azerbaycan ve Kazakistan’da olup, belirlenen
rezerv 47 milyar varildir.
Ancak bu miktarın keşfedilmeyen rezervlerle birlikte 85
milyar varile çıkabileceği tahmin edilmektedir.( Warkotsch,
Alexander, 2006) Doğalgazda ise, önemli rezervler
Türkmenistan ve Kazakistan’da bulunmaktadır.
Jeofizik uzmanlarınca, bölgedeki 9 trilyon m3lük kesin
rezervlerin 11 trilyon m3e çıkabileceği büyük ihtimal
dahilinde olduğu belirtilirken, buradaki enerji üretiminin ise
2015 yılında dünya ihtiyacının % 5ini karşılayacağı
sanılmaktadır. 2020 yılında bölgeden yapılacak ihracatın
120 milyar m3’e ulaşacağı, bunun da AB’nin gaz ihtiyacının
1/3’üne tekabül edeceği tahmin edilmektedir. Eğer Hazar
Havzası’ndaki rezervler Ortadoğu ülkelerinin hatları ile
entegre olursa (örneğin İran, Katar), bu durumda AB’nin
dünya rezervlerinin % 40’ına ulaşabileceğini; böylece, AB’nin
hemen yanı başında OPEC ve Rusya’ya alternatif stratejik
önemi haiz yeni bir tedarikçi bölgenin oluşmakta olduğunu
söyleyebiliriz.
AB bu amaçla pek çok ülkenin kendi iç pazarına
entegrasyonunu hedeflemekte ve farklı projelere destek
vermektedir. Hazar Havzası ile ilgili olarak bunlardan biri
2006 yılında faaliyete geçen Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) boru
hattıdır. BTC’nin hayata geçirilmesinde önemli rol oynayan
Amerika, proje ile Hazar Havzası’nda, Rusya ve İran’ı devre
dışı bırakarak, aynı zamanda NATO ülkesi olan Türkiye’nin
bölgesel konumu güçlendirilerek petrol sevkiyatının
Avrupa’da gerçekleştirilmesini sağlamıştır. BTC’ye paralel
doğal gaz hattı olarak Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) projesi
planlanmıştır. Yapımı süren bir başka önemli proje, Nabucco
doğalgaz boru hattıdır. AB’nin en önemli enerji projesi olarak
da nitelendirilen Nabucco ile Hazar Havzası ve Ortadoğu
gaz rezervleri Türkiye üzerinden Avrupa’ya sevk edilecektir.
Sonuç olarak, Hazar Havzası enerji tedarikinde AB için
OPEC ve Rusya’nın yerini ikame edebilecek büyüklükte
olmamakla birlikte, AB’ye yakın bir coğrafyada bulunması
ve yeni bir alternatif kaynak olması, enerj i güvenliği
açısından stratejik önem taşımaktadır.
Avrupa Birliği’nin Orta Asya’ya Yönelik Güvenlik
Politikaları
Orta Asya, uluslararası alanda zengin enerji kaynakları
ile stratejik bir öneme sahip iken, uyuşturucu ticareti, terör,
insan ticareti, nükleer ve konvansiyonel silah ticareti gibi
pek çok güvenlik tehlikesini de içinde barındırmaktadır. AB
¹2 (10) 2016
bu alanlarda da çözüm içeren politikalar üretmektedir. Orta
Asya iklim yapısı itibariyle, afyon ekimine oldukça müsait
bir bölgedir. Fergana Vadisi, Kırgızistan’ın doğusu, güney
Kazakistan, Türkmenistan-İran sınır bölgesi geleneksel
olarak afyon ekiminin yapıldığı yerlerdir. Ancak, buralarda
afyon ekimi devlet kontrolüyle yapılmaktadır.
Afganistan’da ise afyon ekimi, işlenmesi, kaçakçılığı
kurumsallaşmış olup, devlet içindeki güçler tarafından or-
ganize edilir hale gelmiştir. Öyle ki, uyuşturucu devlet için
en önemli gelir kaynağı olarak görülmektedir. Afganistan’dan
yurt dışına çıkarılan afyonun yıllık değeri yaklaşık olarak 3-
4 milyar dolar olarak hesaplanırken, bu da ülkenin 1/3
GSMH’ye tekabül etmektedir.( Kühn, Florian, 2010)
AB için Orta Asya’nın güvenlik politikaları açısından risk
teşkil etmesinin nedeni, Afganistan’da üretilen
uyuşturucunun, Orta Asya ülkeleri üzerinden dünya
pazarlarına ve özellikle Avrupa’ya ulaşmasıdır. Kaldı ki,
zaten dünyadaki bütün eroin bağımlısı kullanıcıların yarısı
Avrupa’da bulunmaktadır. AB içindeki tüketilen eroinin %
80i de Afganistan kökenlidir. Afganistan’daki çökmüş olan
devlet yapısı ve uyuşturucudan elde edilen gelir, komşu Orta
Asya ülkeleri için de güvenlik riski taşımaktadır. Rusya
ve Avrupa’ya olan uyuşturucu koridorundaki Orta Asya
ülkeleri genç cumhuriyetler olu