Sayfa 95
Cemal Süreya, onu şu sözlerle tanımlıyor: “Türkçenin tadını çıkaran bir şair. Düşüncenin şairi.
Çoksesli bir toplumcu şiir için kusursuz bir yapı hazırladı….. Kendi yatağında sessizce aka aka
getiridiği alüvyonlar işte orada duruyor.” Adnan Benk ise, “Umudu yeryüzüne indirirken,
insanoğlunun bütün bırakılmışlığını da içten duymuş olmalı ki, acı, keder, hüzün, şiirlerindeki
bütün dizelerin kaçınılmaz bir yoldaşı, bir yananlamı gibi sürüp gidiyor. Bu yoldaş, bu yananlam
işte biziz, biz, bir insan açısı, gerçeklerden bir gerçek” diye yorumluyor onun şiirini.
Asım Bezirci, onu, şu sözlerle anlatıyor: "... anlatımı etkili bir havayla donatır. Belki bu taşkın bir
duyarlık değildir, ama derindir. Alttan alta kanayan bir yaraya benzer: Ağrısı git gide içine oturur
insanın. Buna iyice arınmış esnek bir dil, sesleri ustaca değerlendiren bir orkestra tekniği ve
ağıtlara özgü o iç sızlatıcı ezgi de katılınca şiirler alımlı bir evrene çekiverir bizi. (...) Bu eşsiz
hikâyeyle (Kıraçlar) Altınel, şiirimizde bağımsız bir ada gibi durur. Altınel'in dumadan arayan,
kendini tazeleyen ve geliştiren cins bir sanatçı olduğunu gösteren şiirlerdir..." Şükran Kurdakul
ise şiirimizdeki yerini şöyle saptıyor: "Yalnızlığı, içine kapanan bir halkın çağlar boyu sürüp
giden acısını işlerken bireysel ve toplumsal tepkileri özümlemede güç rastlanır bir düzeye
ulaştı."
Sabri Altınel ise şiire bakışını şu sözlerle anlatıyor: “Şiir bir hayat deneyidir, bir yaşama
anlayışıdır. Şair, doğru gönlünce, doğru kafasınca yaşamasının şeklini anlatır, deneyini
anlatır."
UZUN YOL ÖLÜLERİ
Kentin üstünde bir bulut sesi uğultulu
Kimsesiz yollarda uzun günde
Yaralı insanlar iniyor gölgelere
"Sokaklarda yalnızlık kaldı"
Güz soğuğunda beyaz bir ışıkta
Sürüyorum yüreğimi ellerimde
Yitik günün belleği
Ölüler, ölüler, ölüler.
Akşamın sonunda kanayan
Bir yüreği duyar gibi
Evlerin hastanelerin yanında
Yanık günlerin kirecin yanında
Beyrut'ta kimsesiz bir rüzgarda
Duyuyorum ağlayan yüreği.
SABRİ ALTINEL
Afrika'da, Asya'da, Amerika'da
Ölü yüzleri sokaklarda
Yıkılmış duvarlar, atılmış yollar
Soğumuş beden sonsuza kadar susmuş ağız
Kiminle konuşacağım kiminle
Kan sızıyor toprağa.
Yanık gövdeler kül yığını evler
Kimsenin çıkmadığı kırık merdivenler evlerde
Kimsenin açmadığı kapılar
Gözyaşsız gözler karanlıkta, sessiz gölgeler
Suyunu içmek için öldürdüler seni
Ekmeğini yemek için.
Anaların yasları kapıları çalıyordu
Çığlıklar geçiyordu sokakları baştan başa
Çekilmiş yürekleri içinden örtülmüş düşünceler