EMEĞİN SANATI 161. SAYI | Page 49

Sayfa 49  Sanat, bilinçli bir eylemdir; duyguların, düşüncenin dışa vurumudur; duygu, düşünce yoğunluğu olmadan sanat olamaz. F. W. Nietzsche’nin, “Sanat ve yalnız sanat; gerçeğin elinden ölmemizi engelleyecek bir şey varsa o da sanattır,” diye tanımladığı gerçek, dünyayı ve evreni estetik olarak algılamaya çalışmaktır. Bir bakıma insanlık tarihinin toplamıdır. Nihayetinde bir meydan okumadır sanat ve meydan okuyanlar, başkaldıranlar içindir; insan(lık)ı ayakta tutabilecek en büyük direnç noktasıdır. Sanat, çağını sorgular, öncü düşünce üretir. Bu düşünceler zaman içinde toplumsal davranışlara yansır. Susan Sontag’ın, “Sanat sadece bir şey hakkında değildir; kendisi de bir şeydir. Sanat yapıtı, yalnızca dünya üzerine bir metin ya da yorum değil, dünyanın içinde bir şeydir,”[3] diye betimlediği sanat eseri, onu yapanın kendini ifadesidir. Bir lisandır, ifadedir… Sanat, sadece dünyaya bakmak, yansıtmak, yorumlamak değil; tüm bunlarla birlikte değiştirmektir... György Lukacs’ın, “Sosyalist gerçekçiliğin belirgin özelliği, yeni bir toplum düzenini kurmak için gerekli olan insan niteliklerini bulup çıkarma amacını gütmesidir,”[4] diye tanımladığı sosyalist gerçekçilikte, sanat da, yeni bir toplum düzenini kurmak için, proletarya davasına hizmet eden bir işlev üstlenir. İş bu nedenle de devrimci sanatçı, mücadelenin hedefleri ve görevlerine bağlıdır. Ama o bir “memur” değildir. Sanatçı sıradan bir olayı olağandışı göstermeyi başarabilen bize bu dünyayı değil göremediklerimizi hissedip anlatan insandır. Sanat; insanın olmayana, olmasını istediğine olan açık özlemidir ve bu özlem doğrultusunda, kendi bakış açısı doğrultusunda kendini var eder. Sanat yapıtının en temel özelliği bizi farklı bir deneyime davet etmesidir. Bu farkındalıkla çıkılan her yol sanatı anlatır. Bu nedenle sanatçı aşkın duyguları, vicdanı, ölümü, varoluşu, hayatı, evreni konu edindiği müddetçe kendini aşmaya muktedir olacaktır. Böylesi bir duruş asla vazgeçilemeyen özgürlükle mümkündür. Sözü edilen özgürlük ise, iktidar, pazar ve parayla arasına koyduğu/ koyabildiği mesafe ile gerçeklenebilir. Tıpkı Dücane Cündioğlu’nun tarifindeki üzere: “Sanat ve sanatçı mı istiyorsunuz, dua edin de belalar yağsın üzerinize gökten! Açlıktan nefesiniz koksun! Hüznünüz olsun mesela. Yoksunluklarınız. İncinmişlikleriniz. Güçsüzlüğünüz. Kuşkunun pençesinde kıvranın. Dualarınız hep geri çevrilsin. Kahrolunuz... Kahrediniz. Tadın ihaneti. Reddedilin. İnkâr edin ve edilin. T W&VFL;