Sayfa 25
“SÜTÜMÜ HELAL ETMEM!” / Necmettin YALÇINKAYA
İmralı’yı sevmeye başlamıştık. Hem denizi olan yeri kim sevmez ki! Düşler bile deniz kokar,
umutlar yakamoz gibi parıldar. İş bölümü yapılmış, herkes uygun bir işe yerleştirilmişti.
“Üretime katılmak devrimci bir eylemdir!” diyorduk. Ben muhasebeci, Sarı Ahmet fırıncı, Abidin
mandıracı, Kadir ziraatçı, Kamer terzi, Saffet tavukçu…olmuştu. Aramızda bir tek eczacı Musa
işsiz kalmıştı. “Gel sen onlarca yıl eczacılık oku, diploma al. Adada işsiz kal” diye takılır
olmuştuk. Adam siyasiydi ya belki de ondan revire vermemişlerdi. Hayatında ilaç nedir
bilmeyen birini layık görmüşlerdi Musa’nın yerine. En çok da buna içerleniyordu. Yaşı bizden de
büyüktü üstelik. İzmir Buca’da eczanesi vardı.
Hafta sonları adayı dolaşmaya çıkıyorduk. Halen keşfedilmeyi bekleyen bakir yerleri vardı. Önce
sahile uğradık. Akşam şiddetli fırtına vardı. Dalgaların kıyıya vuran delice sesi odalarımıza kadar
gelmişti. “Ulan sahil midye dolu be!” diye bağırmaya başladı Musa abi. “hem de binlercesi…”