EMEĞİN SANATI 161. SAYI | Page 72

Emeğin Sanatı 161. Sayı  Ya A. Kadir? O da komünistti… A. Kadir, Kuleli Askeri Lisesi ve Ankara Harp Okulu’nda okurken, Orhan Seyfi Orhon 19351936 yıllarında ‘Aydabir’ adında bir dergi çıkarmaktadır. Dergide Sabahattin Ali’nin hikâyeleri ile Nâzım Hikmet’in şiirleri yayınlandığı için A. Kadir de, ö teki arkadaşlarıyla ‘Aydabir’i okumaktadır. Bir süre sonra A. Kadir’in başından “38 Harp Okulu” olayı geçecek ve Nâzım Hikmet ile yargılanacaktır. Sonrası hapis ve sürgünlerdir. Orhan Seyfi’nin A.Kadir’in şiiri üzerine yazdıkları şöyledir: “Anlaşılıyor ki, bu şiir, kapitalist rejimde askere alındığı için dövüşmeyen ve bu yolda canını veren menfi bir kahraman yoldaşın destanıdır. Şairi A.Kadir’i tebrik ederiz, doğrusu Türk gençlerine güzel dersler veriyorsunuz. Bizimkiler de böyle yapsınlar öyle mi?” Gerçekten de şiiri bir “namus” şiiriydi, hayatı da... 12 Eylül karanlığında, evinden alınıp yaşlı yaşında gözaltına alınırken de o “namus” işçiliğinden zerre ödün vermemişti. Dünyaya “mutlu olma”nın penceresinden bakan, ekmeğin ve aşkın ve özgürlüğün şairiydi... [28] Sonra “herşey bitti onlar için/ değil mi ki kırdılar bu fidanları/ değil mi ki ağlattılar bu anaları/ onlar için bitti her şey/ ne bir tutunacak dal/ ne bir dayanacak duvar/ bir kara haberin ölü yankısıdır onlar gözlerimizde/ demirparmaklıklar arkasından bakar gibi bakan gözlerimizde,” diye haykıran TİP’li Hasan Hüseyin Korkmazgil… Kavel’i yazandı O… 26 Şubat1984’de ayrıldı aramızdan… “çalışmışım onbeş saat/ tükenmişim onbeş saat/ acıkmışım yorulmuşum uykusamışım/ anama sövmüş patron/ ter döktüğüm gazetede/ sıkmışım dişlerimi/ ıslıkla söylemişim umutlarımı/ susarak söylemişim/ sıcak bir ev özlemişim/ sıcak bir yemek/ ve sıcacık bir yatakta/ unutturan öpücükler/ çıkmışım bir kavgadan/ vurmuşum sokaklara,” diye haykırdı... “dostum dostum güzel dostum/ bu ne beter çizgidir bu/ bu ne çıldırtan denge/ yaprak döker bir yanımız/ bir yanımız bahar bahçe,” derdi… Sennur Sezer’e, “Ağıt yakmak yakışmaz. Sen ağız dolusu kahkahaları yutkunarak konuşurdun sanki. Acıyı bal, ekmeği bol eyleyip dayananlardandın… Sen yalnız emeğin değil sevdanın da şairiydin. (Malum sevda emek ister) “Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin/ Çünkü aşk şiirden önce gelir sende/ Oysa şiir önünde gitmelidir her şeyin// Sen aşk şiiri yazamazsın Hasan Hüseyin/ Çünkü aşk/ Kavganın içindedir/ Çünkü sen /İçindesin kavganın” desen de kavga şiirleri gibi öfkeli aşk şiirleri yazdın ve aşk şiirleri gibi ateşli kavga şiirleri. Sevmek sıradan bir fiil değildir. Durmadan tüketilen bir kavramdır. İçi boşaltılan bir kavram. Bu yüzden gerçek anlamıyla sevmeyi anan olursa dayanamayanlar vardır hep: “ne zaman sevmek desem bir tedirgin bulvar iti gecede”. Sevilen de dayanamaz kimi zaman böylesine sevilmeye. Alır başını gider:”o elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti,” dedirtendi… Bu listeye Can (Yücel) Baba’yı eklenmezsek olmaz. O haksızlıklara karşı he öfkeyle doluydu… “Bir Numaralı Halk Düşmanı” şiiri şu dizelerle sona eriyordu: “Biliyorum suçluyum razıyım cezama/ Çalmadım öldürmedim ama daha kötüsünü yaptım/ Na’aptım biliyor musunuz Reis Bey/ Tuttum insanları sevdim.” 