Sayfa 73
Devrimci ve özgürlüklere tutkun bir şairdi Can Yücel; hem şiirlerinden hem yaşam
karşısındaki duruşundan. Ne var ki bedeli hapisti, zindandı, işkenceydi devrimci ve
özgürlüklere tutkun bir şair olmanın. Can Yücel’e de ödetildi bu bedel. ‘Bir Sen Eksiktin
Ayışığı’ başlıklı şiiri yaşadıklarının yakın tanığıydı. “Bileklerimizi morartmış yeni/ Alman
kelepçeleri,/ Otobüsün kaloriferleri bozuldu/ Kaman’dan sonra/ Sekiz saat oluyor karbonatlı
bir çay bile içemedik,/ Başımızda pirensip sahibi bir başçavuş./ Niğde üzerinden/ Adana
Cezaevi’ne gidiyoruz…/ Bi sen eksiktin ayışığı/ Gümüş bir tüy dikmek için manzaraya!” Yalnız
değildi tutsaklıkta ve bunu da yazdı şair. Sardunyaya Ağıt şiirinde, cezaevlerindeki çiçek
yasağını dile getirirken “yeşil ölümle dalaşta” dizesiyle genç ölümlere olan tepkisini de ortaya
koymuştur. Şiir şu dizelerle sonlanır: “Canların gözü yaşta,/ Aklı idamlık yoldaşta/ Yeşil ölümle
dalaşta/ ikindiyin saat beşte.”
Farklı dönemlerde farklı partilerde yer alan şair, işçi sınıfının örgütlü mücadelesiyle hayatı
değiştirebileceği inancını hep korudu; tıpkı ‘İşçi Marşı’ başlıklı şiirinde haykırdığı gibi: “Hava
döndü, işçiden işçiden esiyor yel/ Dumanı dağıtacak yıldız-poyraz başladı/ Bahar yakın demek
ki mevsim böyle kışladı/ Bu fırtına yarınki sütlimanlara bedel/ Hava döndü işçiden, işçiden
esiyor yel.”
Can Yücel, yaşama, mücadeleye olduğu kadar sevdaya da tutkuluydu. Yaşamını paylaştığı
Güler Yücel için yazdığı pek çok sevgi dizesinin yanı sıra ‘Kadınım Akdeniz Yaraşıyor Sana’
başlıklı şiirindeki dizeler de sevdayı bütünsel olarak algıladığını ortaya koymaktadır:
“Senle yaşadığım günler gümüş bir çevre oldu ömrüm değince güneşine.”[29]
Kolay mı? “Dolu dolu yaşayacağız ve öleceğiz/ Metin gibi bir boşluğu doldurmak için” demişti,
20 Ocak 1996 tarihli Evrensel’deki köşesinde yer alan ‘Boşluk Yoktur’ şiirinde O…
1999 Ağustos’unda da Can Yücel’i kaybetmiştik; bu dünyada tanık olduklarının dışında ‘Başka
Türlü Bir Şey’ isteyen bir şairdi O.
Çünkü özümsemiş ve içselleştirmiş ‘Başka bir dünya mümkün... Onun da raconu bu;
haksızlığa ve sömürüye karşı düzenden öç alırcasına öfkeli bir direniş sanki... Her dem
sisteme karşı Can’siparane...
O parlak zekâ ve entelektüel birikim sokak ağzıyla yoğrulunca söylem ve biçim zorluğu da
çekilmiyor demek ki... Cin de şiir de çıkıveriyor şişeden...
İçemediği zamanlar serap yerine şarap gören bir akşamcı... O’na göre komünizmin yok
ed V