|10|
Ama sanıyorum ki Sevda Ablam’a az da olsa saygı duyuyorlardı. İçlerinden bir kaçı sendikalı olmak istemiş fakat Leyla hemen tehdit etmiş onları, “Sendikaya üye olursanız sizi işten çıkarırım, ona göre.”
Bir aydır gelinlik fuarına yetiştirmek için bütün kızlar geceli gündüzlü harıl harıl çalışıyorlardı. Sevda Ablamın da düğünü varmış meğerse. Fuar telaşından dolayı parasını alamadığı gibi izin alıp da düğün hazırlığı bile yapamıyormuş. Makinesinin üstünde ve altında dikilmiş ne varsa alırken, “Simgeciğim, alacağın var mı içerde?” deyince, ne diyeceğimi şaşırdım. Telaşla, heyecanla, “Var Abla, bir buçuk ayım var.” dedim. Öyle bir sormuştu ki elimden tutar gibi, kucaklar gibi, Leyla’dan alacağımı çıkarıp verecekmiş gibi, sahip çıkacakmış gibiydi. Leyla için küçük, benim içinse büyük olan parayı nedense almış gibi hissettim. “Tamam” deyip işine devam etmişti. Akşam üç dört kişinin dışında bütün kızlar mesaiye kaldılar ben eve geldiğimde.
Gece hangi saate kadar çalıştıklarının bir önemi yoktu, sabah aynı saatte servise yetişmek zorundaydı herkes, aksi takdirde işe yetişmek için taksiye binmeleri gerekecekti ki bunun altından da kimse kalkamazdı. O sabah Servis gecikti, telaşlandık, nafilece bekledik. Beklerken anladık ki servis hiç gelmeyecek. Ters giden bir şeyler olduğu açıktı. Sevda Ablam, daha fazla beklemeden taksi çağırdı. Hangi duraktan kimin bineceğini bildiği için servis güzergâhından gitmesini söyledi taksiciye. Alabildiği kadar aldı çalışma arkadaşlarını taksiye. Yolda da, “Merak etmeyin kızlar taksi parasını ya Leyla’dan ya da servis şoföründen alırım.” diyordu her zamanki kendinden emin edasıyla. Kızlar, Sevda Ablamın bir şey söylerken boşa konuşmadığını biliyorlardı; alacağım derse alırdı. Ama bunu ne zaman alacağı konusunda biraz tereddütleri vardı haklı olarak. “Maaşlarımızı alamıyoruz Allah aşkına, taksi parasını mı verecek o şıllık?” diye cılız bir ses duydum taksinin içinde. Sanıyorum bu kez Sevda Ablam değil de bunu söyleyen haklıydı. Cevap vermedi Sevda Ablam. İşyerine geldik ki kimse yok. İşyeri de yok. Atölye ordaydı da bomboştu, sinekler amaçsızca uçuşuyordu içerde.
Hüseyin BUL