E-KİTAP | Page 6

başlangıcını o an da hazırlamamış mıyız ? Dünya ’ yı belli metriklerle değerlendirirken belli ölçümler yaparken bu dünya ölçeklendirmesinde zamanı da belirlememiş miyiz ? Bunları yaparken bu kadar kavramı , oluşumu , icadı , tezi , teoremi , ateşi , parayı , uçağı , bıçağı bulmuşken ne düşünmüşüz acaba ? Bazen en mantıklısı burada var olan zaman kavramından başka bir gerçeklik olduğuna inanmayı ve aslında ilk günahı işleyenler Âdem Havva olsa da Cennette herkesin yaşadığını ve oradaki yaşamda zaten buradaki her şeye vakıf bir bilincimizin olduğunu , ancak bu yolculuk esnasında yaşanan evrimde hafızadaki kodlama ile bunların ziplenip gizlenen dosyalar olarak kapatıldığını düşünüyorum . Beklenen uzaylılar biziz . Yapılan hata bize bu boyutun kapısını açtı ve bu ırka gelip gitme süreçlerinde arınma ve yeniden inşa şansı verdi . Keyifli ve fantastik bir tez . Ama bu kadar komplike olurken bu kadar yok eden olma eğilimini başka türlü açıklamak istemiyorum .
Adım adım büyütelim yeni doğanımızı . İlmek ilmek işleyelim bakalım . Özel bir hastane odasında , bilgili kültürlü bir ailenin , bilinçle dünyaya getirilen , ilk ve tek çocuğu mu olmalı üzerine düşündüğümüz , yoksa en kırsalda , en zor şartlarda , hayatta kalmak için yaşayan bir ailenin , nasip , kısmet söylemiyle , sekizinci çocuğu olarak mı gelse dünyaya ? Yok hayır hiç bu kadar uçta olmaya gerek yok . Kaldı ki bulunduğumuz coğrafyada olması bile yeterli birçok kriteri oluşturmak için . Güzel bir kız çocuğu olarak doğduğunda bebeğimiz , onu önce isimlendiririz , seslenirken diğerlerinden ayırmak için bu yeni insanı . Eskiden bazı kabileler , yerleşimciler çocuk büyüdükten sonra isim koyarmış ismini hak etmesini beklerlermiş . İsim çocuğu seçermiş . Fakat şimdi öyle değil biz de öyle yapmıyoruz . Daha annesinin karnında olan bebek ismi belirlenerek geliyor . Bunu o kadar bilinçsiz yapıyoruz ki , bu bile yeni insan üzerinde nasıl etki edecek düşünmüyoruz . En güçlü , en güzel , en kudretli isimleri koyuyoruz ve belki de daha o küçük insan hayatın içine karışmadan onu isminin yükü altına sokuveriyoruz . Bir bebek olarak bize tahsis edilen isimle büyürken ilk etapta dünya bizim için çalışıyor sanıyoruz . Neyse ki bu süreç çok hafızamızda yer etmiyor da sonradan geldiğimiz durumları yadırgamaz oluyoruz . Yemeğimiz önümüze geliyor , pisliğimiz altımızdan alınıyor , sürekli biri ya da birileri bizimle ilgilenmek zorunda kalıyor . Sağlıklı bir birey için , yürümeye başlama , hareket etme , motor becerileri edinme , beş , altı aylıktan sonra başlıyor bu kadar küçükken başlanan hareket etme , dönme , emekleme eylemleri on beş , on sekiz aylık olana kadarki süreçte refakat olmadan yapılamazken , bu süreçten sonra , artık yalnız kalkar , oturur , yürür hale geliyor . Sadece yürümek değil , birçok temel ihtiyacı bu küçücük halde edinmeye başlıyor birey . Bir bebeğin yükümlülüklerini ve öğrenim sürecini düşündüğümüzde ayrıca her şeye bu kadar yabancıyken , neler yapılabileceğini varın siz hayal edin . Bireyin yaşam alanında fiziki beceriler edinme sürecini zihinsel ve ruhsal gelişimler ile desteklemektedir ebeveynler . Bu süreçte kendi öğretileri ile şekillendirmekteler yeni küçük insanı . Bu gelişim ya bilinçle yapılmakta ya da doğal sürece yayılarak tamamen içgüdüsel yapılmaktadır . Bir bebek ilk iletişimi dünyaya gelişine katkı sağlayan anne varlığı ile kurar . Temel ihtiyaçları konusunda ağlayarak kendini ifade etme yolunu seçerek başladığı iletişimde , anne figürü bilinçli ve algılamaya açık bir dil oluşturursa bebeğine karşı , onun ne zaman acıkacağını ne zaman bezini değiştirmesi gerektiğini doğal olarak bilecektir . Bu da bebek için sıkıntı yaşamadan