kendini ifade etme durumu ortaya koyacak ve ihtiyaçları için çok fazla çaba sarf etmesi gerekmeyecektir . Böylelikle zihnen ve ruhen kendini güvende hissedecek , korunduğunu ve kollandığını , anlaşıldığını fark edecektir . Ya tersi olsa yani bebek acıktığı için çığlık çığlığa ağlamak zorunda kalsa , altını pislettiğinde , bu pisliğe tahriş olacak kadar maruz kalsa ve ancak feryat figanla bu pislikten kurtulabilse . Bebeğin anneye olan güveni yitirmesi , kendini güvende hissetmemesi onun gelişiminde ne kadar olumsuz bir temel oluşturur . Bir de biraz daha büyüyen çocuğumuzu ele alalım . Her şeyi ağlayarak bağırarak elde etmiş bir bebeğin çocukluğu ile bu ihtiyaçları öngörülerek temin edilmiş ikinci çocuğu kıyaslayalım . Temel prensipte ağlamayı alışkanlık edinmiş bir çocuk için hayat hep istedikleri uğruna çok fazla gürültü yapması gerektiği bilgisi ile kodlandığı için bu durum onun için oldukça yorucu ve agresif bir süreç oluştururken , diğer çocuğumuz istek ve ihtiyaçları ile ilgili daha dingin bir talep etme aşaması sürdür . Elbette sadece küçük çekirdek ailede bitmez bu öğrenme süreci . Minik birey taptaze beyni ile üstün bir analiz yeteneğine sahiptir . Etkileşim içerisinde olduğu her bir kişi ile kuracağı iletişimin yöneticisi olmayı çok iyi bilir . Kime nasıl davranması gerektiğini bilen bir kodu vardır onun . Ancak , güvensizlik temeli ile hayata atılan minik birey bu güvensizlik temelleri üzerinden diğer kişilerle de iletişime geçeceği için daha zorlu bir etkileşim geliştirir . Akrabalar , yakın çevre , komşu derken her bir iletişim ve gözlemle gelişir çocuk . Birinde daha talepkâr olabilirken , bir diğerinde çekingen olabilir . Burada biraz daha dünyayı algılama stilleri gelişmeye başlar . Yapısal ve genetik aktarımların yanı sıra bir çocuğun hafızasının neyle kodlandığını anlamak ta önem kazanır . Seslere , görüntülere , hissettiklerine göre kodlamalara başlar ve bunu da beynin loblarındaki kullanım yoğunluğuna göre analiz edebilir . Yani çok görsel bir hafıza geliştiren bir çocuk eğer beyninin sol lobu ile daha çok çalışıyorsa , ilerleyen yaşlarda okul hayatı başladığında renklerle ve güzel estetik görsellerle hafızasını oluşturacaktır . Lobu da bunu yaparken referanslarını belirleyecektir . Sol olduğunda kendi kararları önemli olacaktır mesela , dış görünüş çok önemli olacaktır . Kesinlikle kendi anlayacağı bir düzeni olacaktır . Ya da bir işitsel olarak algısı gelişiyorsa bir çocuk ve sağ lobu aktif kullanıyorsa , onu dinlemek için her an birisi hazır olmak zorunda olacak çünkü o hiç susmayacaktır . Bu yapıları anladığımızda , çocuğumuzu da bu gözlemle büyütmeye yeltenirsek , öncelikle neyle karşı karşıya olduğumuzu biliriz . Çocuğa ezbere değerlendirmeden , ne kadar geveze çocuksun sen demeden mesela ya da bir dokunsalı tanımadan , bu çocuk ta pek bir içine kapalı demeden , doğru bir çıkarım yapabiliriz . Bunun bize sağladığı şudur temelde , çocuk kalıtımsal davranışlarını algıladığı temsil sistemleriyle harmanlar ve bu bir nevi karakter ortaya koymasına yol açar . Bunun bilincindeki ebeveyn çocuğun temsil sistemine yönelik bir iletişim dili oluşturarak bunu çocuğa aktarmaya meyil eder . Bu farkındalık çocuğun öncelikle kendini tanımasına yardımcı olan müthiş bir yöntemdir . İnsani ve duyguya yönelik tepkimelerdense daha çok bilinçle ve bilimsel değerlerle olayları değerlendiren bir kişilik geliştirmeye başlar çocuk . İşte ütopyadaki bilinci bu bireyler gerçekleştirebilir . Karar aşamasında duyguların izole edilebildiği , bilgi ve bilinç düzeyinde verilen kararların doğruluğu ve gerçekliği sorgulanabilir mi ? Böyle bir bilgelik düzeyine doğru yetiştirilen bir birey tüm varlıklar için fayda sağlamak adına atmaz mı adımlarını ? Dünya topraklarına ekilen bir tohum olarak değerlendirilen bir bebeği ,