Hakikatın Sancısı | Mahmud Üskübi
Hamileyim, evet şaşırmayın lütfen... Hakikate gebeyim...Ve
nefahtü fihi min ruhi sırrıyla... Ben bu alem-i zindan da
avareyim... Elest meclisinden koku duymaya çalışan... Akıl
sahibi kalabilmiş bir divaneyim... Modern insana sorarsanız
şayet beni... Mahvolmuş, yıkık dökük, ayakta gezebilen
viraneyim... İçi dışa, dışı içe döndürülmüş... Hakikat adlı
güzel öldürülmüş...T üm sancılar söndürülmüş, bu dünyayı
neyleyeyim ? Gönül ehline tevcih ediniz bir de bu soruyu...
Onlar ki hayy ism-i şerifiyle diriltirler ölüyü... Kulağıma bir
söz fısıldadı nefsimin terbiyecisi...Ruhum Meryem sandı
kendini,buydu fethin habercisi... Vücud mülkümde bir
Firavun taht kurmuştu... Bunca yıl Musa tabiatlı sultanı
bekleyip durmuştu... Sihirbazlar misali kötü huylarım
meydana toplanmıştı... Aşk tutunca ruhumun asasını tüm
dertler bitmişti... Felekte asılı kaldı zehirli tabiatımın
gölgeleri... Nefs adlı firavun ölmüş müydü,yoksa iman mı
etmişti ? Göğsümün orta yeri kızıl deniz misali yarıldı... Bu
sözler gibi nice inci mercan birikti... Ölmeden evvel ölmek
karşı tarafa geçmek miydi? Benliğinden soyunup yokluk
deryasında yüzmek miydi ?
Dilhâne | twitter: @dilhanenet | instagram: @dilhane_net | www.dilhane.net