Kırk Paralık Hikayeler | İdris Mahfi
Arzettiğimiz gibi bir çoğu han
köşelerinde kurulnuş matbaalar,
bu talebi karşılamakta da geç
kalmayıp, İstanbulluların şifahi
kültüründe, meddah geleneğinde
mühim bir yeri olan Tıflî Ahmet
Çelebi’den mülhem hikâyeleri
basarak Bayezıt’ta Kazancılar
karşısındaki kitap sergisi,
Divanyolu’nda Tönbekici Celîl
Ağa’nın dükkânı, Bahçekapısı’nda
Hasan Ağa’nın tütüncü dükkânı
veya Yeni Cami avlusu gibi pek
muhtelif mekânlarda satışa
sunarlar. Meraklısı “Meşhur Tıflî
Efendi ile Kanlı Bektaşın
Hikâyesi”, “Şuarâdan Meşhur Tıflî
Efendi ile İki Birâderler Hikâyesi”,
“Hikâye-i Tayyarzâde”, “Hançerli
Hikâye-i Garîbesi” veyâ “Hikâye-i
Cevrî Çelebi” gibi heyecanlı ve
ibretâmiz kitapları kırk paradan
beş kuruşa kadar hacmine göre
temin edebilirler artık.
kadar, hatta daha fazla rağbet
görmesinin altında yatan en
mühim sebep şüphesiz
hikâyelerin en azından kurgu
olarak son derece gerçekçi
olmasıdır. Hikâyelerin geçtiği
mekânlar İstanbulluların bildiği
mekânlardır ve kahramanlar da ya
gerçek hayattan karakterler, ya da
meddahlık geleneğinden aşina
oldukları tiplerdir. Üstüne üstlük
halk hikâyelerinde rastlanmayan
erotizim, müstehcenlik,
cinayetler ve buna dayalı olarak
polisiye olay örgüsü, hikâylerin
geçtiği Dördüncü Murat devrinde
pek de mümkün görünmeyen
işret âlemlerinin, afyon ve esrar
tekkelerinin, mahbub kahveci
çıraklarının boy gösterdiği
kahvehanelerin olağan
mekânlarmış gibi tasvir edilmesi
de var ki, alakayı celbeden
unsurlar olarak sayılabilir.
Bu hikâyelerin de, sâir hikâyeler
Dilhâne | twitter: @dilhanenet | instagram: @dilhane_net | www.dilhane.net