Dilhâne Şubat Sayısı dilhane-subat | Page 38

Kırk Paralık Hikayeler | İdris Mahfi Arzettiğimiz gibi bir çoğu han köşelerinde kurulnuş matbaalar, bu talebi karşılamakta da geç kalmayıp, İstanbulluların şifahi kültüründe, meddah geleneğinde mühim bir yeri olan Tıflî Ahmet Çelebi’den mülhem hikâyeleri basarak Bayezıt’ta Kazancılar karşısındaki kitap sergisi, Divanyolu’nda Tönbekici Celîl Ağa’nın dükkânı, Bahçekapısı’nda Hasan Ağa’nın tütüncü dükkânı veya Yeni Cami avlusu gibi pek muhtelif mekânlarda satışa sunarlar. Meraklısı “Meşhur Tıflî Efendi ile Kanlı Bektaşın Hikâyesi”, “Şuarâdan Meşhur Tıflî Efendi ile İki Birâderler Hikâyesi”, “Hikâye-i Tayyarzâde”, “Hançerli Hikâye-i Garîbesi” veyâ “Hikâye-i Cevrî Çelebi” gibi heyecanlı ve ibretâmiz kitapları kırk paradan beş kuruşa kadar hacmine göre temin edebilirler artık. kadar, hatta daha fazla rağbet görmesinin altında yatan en mühim sebep şüphesiz hikâyelerin en azından kurgu olarak son derece gerçekçi olmasıdır. Hikâyelerin geçtiği mekânlar İstanbulluların bildiği mekânlardır ve kahramanlar da ya gerçek hayattan karakterler, ya da meddahlık geleneğinden aşina oldukları tiplerdir. Üstüne üstlük halk hikâyelerinde rastlanmayan erotizim, müstehcenlik, cinayetler ve buna dayalı olarak polisiye olay örgüsü, hikâylerin geçtiği Dördüncü Murat devrinde pek de mümkün görünmeyen işret âlemlerinin, afyon ve esrar tekkelerinin, mahbub kahveci çıraklarının boy gösterdiği kahvehanelerin olağan mekânlarmış gibi tasvir edilmesi de var ki, alakayı celbeden unsurlar olarak sayılabilir. Bu hikâyelerin de, sâir hikâyeler Dilhâne | twitter: @dilhanenet | instagram: @dilhane_net | www.dilhane.net