Yerde de çok sayıda
buruşturulup atılmış kâğıtlar
vardı. Ne kadar ayıp, insan
yerde dağınık halde duran
kâğıtları toplar bari. Burası
çöplük mü, çöp kutusu yok mu,
belediyemiz nerede, nerede bu
devlet, nerede bu millet! Bu
sinemacı da sinemasına hiç
bakmıyor. Sahnedeki adam
gezmekten yorulmuş olmalı ki,
masanın hemen önünde duran
sandalyeye oturdu, masayı
kendisine doğru çekti ve
daktiloya yeni bir kâğıt taktı. Tık
sesi geldi, sonra bir tık daha,
sonra bir tık daha. Sadece üç
harf yazdı, üç karakteri samanlı
kâğıda geçirmiş oldu ve
ardından kâğıdı sert bir
hareketle daktilodan çekip aldı,
buruşturup yere attı. Hımm,
demek ki yerdeki buruşuk
kâğıtların sebebi buydu. Ben de
boş yere sinemacının günahını
almıştım. Adama bir koltuk bile
vermemişler, şimdi biz şehrimizin
misafirperverliğini nasıl
anlatacağız. Koca şehirde bir
koltuk yok mu ki, bu kuru
sandalyeyi koca sanatçıya
vermişler. Ne kadar ayıp ki, ne
kadar ayıp. Adam bir kez daha
sahnede dolaşmaya başladı.
Hiç konuşmuyor. Elini cebine
atıyor, arkasında bağlıyor, başını
kaşıyor, çenesini okşuyor, alnını
ovalıyor ama hiç konuşmuyor.
Herkes de pür dikkat bu adamı
izliyor. Eşek aklıma geldi, şimdi
ne yapıyor, beni özledi mi?
Eyvah, hiç düşünmemiştim ya
birisi eşeği
çalarsa.. ben Osman amcaya
ne derim, babam bana neler
der? Sahnede aksiyon yok ama
içimde aksiyonun en korkunç
halleri kıpraşmaya başladı,
birazdan kalbim heyecandan
patlayacak. O korkuyla hemen
sinemanın önüne çıktım, göz
ucuyla eşeğime baktım,
bağladığım yerde duruyor,
şaşkın şaşkın sağa sola
bakıyordu bizim eşek. Neyse
yeniden içeriye girdim ve
sahnedeki adamı izlemeyi
sürdürdüm. Çıt çıkmıyor, zaten
adamın çıtı da çıkmıyor,
izleyenlerin çıtı da çıkmıyor. O
ara bir bağırtı geldi; Boyamın
balına gel gardaş! Bizim şerbetçi
kalabalığı görünce coşmuş,
meyan şerbeti satılsın diye
elindeki zili çalıyor ve bir
yandan da bağırıyordu. Sonra
simitçinin bağırtısı geldi; küncülü
kahke var! Sahnedeki adam hiç
istifini bozmuyor, sesten
etkilenmiyor gibiydi ama sanki
içinden “sus be adam, sus” der
gibiydi. Adam yine sandalyeyi
çekti, oturdu, masayı da
kendine doğru çekti.
Bu hareketi birkaç kez daha
yapsa gidecek yeri
kalmayacak.
46