Dilhâne Mayıs Sayısı MAYIS Sayısı (1) | Page 45

Gözüyle eşeğin yerini gösterdi, alabileceğimi belirtti ve babama selam söylememi tembihledi. Halide ablanın selamı da annemeydi. Çok kolay olmuştu, ben hiç böyle düşünmemiştim. Bunda bir aksiyon yoktu, heyecan yaşamamıştım ama olsun, eşeğin üstünde dıgıdık dıgıdık giderken acayip bir heyecan yaşayacaktım. Öyle de oldu. Bir at, pardon bir eşek sürüşüm vardı ki, gören sanki Fatih’in Fedaisi Kara Murat şehre inmiş sanırdı. İyi ki o halimi Cüneyt Arkın görmedi, iyi ki görmedi! Benim gibi bir çocuğun eşekle ne işinin olacağı bir yana, eşekle nereye gideceğim daha büyük bir sorundu. Bahçeden çıktım, bizim evin aksine doğru eşeği sürdüm. Annem, babam veya kardeşlerim beni eşeğin üstünde görsün istemiyordum. Hem ne cevap verecektim, yalanım ortaya çıkacaktı. Tabi hiç düşünmediğim şey, bir gün Osman amcayla babamın yan yana geldiğinde eşek mevzusunun açılacak olmasıydı. Ee o yaşta o kadar senaryoyu yazmak kolay mıydı, hem ben yazar mıydım senarist miydim, alt tarafı ilkokula giden bir çocuktum. Eşeği şehir merkezine doğru sürmeye devam ettim, Atatürk Bulvarı, Gölbaşı Caddesi, Ulu Cami, Kap Cami, Bahçelievler derken bir de baktım Meram Sinemasının önündeyim. İster misin şimdi sinemada Fatih’in Fedaisi Kara Murat oynasın. Tıpkı benim gibi eşeğin, pardon atın üstünde zaferden zafere koşsun… Sinemanın önünde eşeğin yularını çekerek durdurdum, bir çalımla indim, bir çalımla da yuları elektrik direğine bağladım ki görmek lazım. Aynı çalımla sinemaya girdim. İlginç olan sinemanın kapısı açıktı ve bilet soran da yoktu. İnsanlar içeriye giriyor, çıkıyor. Cüneyt Arkın’ın bir filminin oynamadığı aşikârdı da, bu serbestlik neyin nesiydi? İçeriye girdim, herkes pür dikkat sahneye bakıyordu. Sahnenin ışığı yanıyor, diğer her taraf karanlık. Tıpkı sinema izler gibi ama sahnede sinema yoktu. Bir adam sinema perdesinin önünde bir sağa gidiyor, bir sola. Bazen elini cebine koyuyor, bazen başını kaşıyor, bazen çenesine elini atıyor, bazen alnını ovuşturuyor. Sahnede bir de masa var. Masanın üzerinde küçük bir daktilo ve onun hemen yanında da samanlı kâğıtlar… 45