Osman amcanın eşeği ve ilham!
Naif Karabatak
Cüneyt Arkın beni görse
kesinlikle kıskanırdı, belki de
hasedinden çatır çatır çatlardı.
Zira öyle
bir ata.. pardon eşeğe binişim
vardı ki, dörtnala dıgıdık dıgıdık
gidiyordum.
Henüz 9-10 yaşlarındaydım.
Okulun tatil olduğu bir gün
olmalı ki, sokakta haylazlık
ediyorduk.
Nereden aklıma geldiyse geldi,
aile dostumuz olan Osman
amcanın eşeğine binmek
aklıma geldi. Osman amcalar
evimize yakın bir yerde
otururlardı. Evlerinin hemen
önündeki tarlada bostan
yaparak geçinirlerdi.
Osman amcanın eşeğiyle
gezme fikri güzeldi ama bunun
için Osman amcayı ikna etmek
gerekiyordu, bu da çok kolay
değildi. Kolay tarafı Osman
amcanın beni sevdiğiydi. Ee
sevgiyi
sömüren ilk kişi ben değilim
ya…
Osman amcanın evine gittim.
Bahçede kasalara domates,
salatalık, patlıcan gibi sebzeleri
diziyor, eşi Halide abla da
kendisine yardım ediyordu.
“Osman amca…” dedim.
Başındaki kasketi
hafifçe kaldırarak bana baktı ve
“Buyur Naif’im” dedi en
babacan haliyle. Allah rahmet
eylesin
kendisi de eşi de çok iyi
insanlardı.
“Babam eşeğinizi istedi” dedim.
Benimki beyaz bir yalan değildi,
kapkara bir yalandı, dümdük bir
yalandı işte. Üstelik babamın
eşekle işi olmaz, asla Osman
amcanın eşeğini istemezdi:
Bunun bir örneğine de hiç
rastlanmamıştı.
Adam bir memurdu ve haftanın
beş günü daireye gider, iki günü
de evde dinlenirdi. Ne bağı
vardı, ne bostanı, ne de eşekle
çekecek yükü. Ama Osman
amca yalan mı, doğru mu diye
hiç araştırmadı,
sormadı, soruşturmadı.
44