Dilhâne Mayıs Sayısı MAYIS Sayısı (1) | Page 26

Küçük bir hadisede hayata karşı dehşet bir acziyet içinde dizlerimiz üzerine çöküp kalıyorken, kendi fethimizde bir neredeyiz? Başa dönecek olursak, kendi fethimizde bunca yarım bunca eksik bunca aciz iken, on dokuzunda bir delikanlının (üstelik saltanat gibi çok güçlü bir otorite gerektiren sistemde) devlet yöneteceğini hayalimize bile sığdıramıyorken, hangi film hangi dizi anlatabilir bize Hazreti Fatih’i? Gülmemek elde değil; zihnen, özellikle bu yaş bahsinde, Sultan Delikanlısı’nın “fethinden” o derece uzağız ki, seçilen oyuncular bile 40 yaş civarında. Koskoca (yaşı on dokuz olan) Fatih Sultan Mehmed Han hazretlerini oynayacak; tecrübeli oyuncu olması şart elbette ki… On dokuz yaşında bir delikanlının gerçek hayattaki fethini sadece taklit eder gibi yapmak için, yani “oynamak” için dahi bugün 40’lı yaşlardaki bir oyuncunun tecrübesi aranıyor. Kimseyi kırmak değil niyetimiz; gel gör ki dönüşmüşüz işte! Zihnimiz dönüşmüş. Hazreti Fatih’e ve fethe dair yapılan yapımların her biri beyaz perde adına birer “ölü doğum” misali… TARİH TARTIŞMALARI ve “YETİŞ İMDADA EY SENARİST!” Sık sık tarih tartışmalarına sahnedir ekranlarımız. Yine “prof. ve doç.” Unvanlı ağabeylerin karşılıklı oturdukları masalarda “tarihî gerçeklik” adına birbirlerine belgeler sunduğu, bazılarının (yine gerçeklik adına) bir oryantalistten arakladığı iki satıra dayanıp o oryantaliste rahmet okutacak cinsten, bütün tarihi yeni baştan yazacak kadar müthiş bir iddia ile fırlar meydana; beyniniz durur. 26