Küçük bir hadisede hayata karşı dehşet bir acziyet içinde
dizlerimiz üzerine çöküp kalıyorken, kendi fethimizde bir
neredeyiz?
Başa dönecek olursak, kendi fethimizde bunca yarım
bunca eksik bunca aciz iken, on dokuzunda bir
delikanlının (üstelik saltanat gibi çok güçlü bir otorite
gerektiren sistemde) devlet yöneteceğini
hayalimize bile sığdıramıyorken, hangi film hangi dizi
anlatabilir bize Hazreti Fatih’i? Gülmemek elde
değil; zihnen, özellikle bu yaş bahsinde, Sultan
Delikanlısı’nın “fethinden” o derece uzağız ki, seçilen
oyuncular bile 40 yaş civarında. Koskoca (yaşı on dokuz
olan) Fatih Sultan Mehmed Han hazretlerini oynayacak;
tecrübeli oyuncu olması şart elbette ki… On dokuz
yaşında bir delikanlının gerçek
hayattaki fethini sadece taklit eder gibi yapmak için,
yani “oynamak” için dahi bugün 40’lı yaşlardaki
bir oyuncunun tecrübesi aranıyor.
Kimseyi kırmak değil niyetimiz; gel gör ki dönüşmüşüz
işte! Zihnimiz dönüşmüş. Hazreti Fatih’e ve
fethe dair yapılan yapımların her biri beyaz perde adına
birer “ölü doğum” misali…
TARİH TARTIŞMALARI ve “YETİŞ İMDADA EY SENARİST!”
Sık sık tarih tartışmalarına sahnedir ekranlarımız. Yine
“prof. ve doç.” Unvanlı ağabeylerin karşılıklı
oturdukları masalarda “tarihî gerçeklik” adına birbirlerine
belgeler sunduğu, bazılarının (yine gerçeklik
adına) bir oryantalistten arakladığı iki satıra dayanıp o
oryantaliste rahmet okutacak cinsten, bütün
tarihi yeni baştan yazacak kadar müthiş bir iddia ile fırlar
meydana; beyniniz durur.
26