Eşrefoğlu’nun Huzuruna Ayaklarımdan
Evvel Gidiyor İdi Yüreğim…
Yazı
Tâhir Ceyhun Yıldız
Bir gün bir hizmetçi hücresine yemek götürdü. Eşrefoğlu'nu hareketsiz
görünce, öldü zannedip telaşlandı ve durumu şeyhine bildirdi. Fakat kırk gün
dolmadığı için Hüseyin Hamevî bu duruma aldırış etmedi. Abdullah-ı Rûmî,
kırkıncı günü hücreden çıkartıldığında, büyük vecd hâli ile kendinden geçmiş,
gözleri kapalı ve hareketsiz bir hâlde görüldü. Kendisini başka âlemleri
seyretmenin lezzetinden ayırdıklarında: “Sultanım bize kıydınız!” diyerek
gözlerini açtı. Kırk günlük imtihânı başarıyla veren Eşrefzâde, tasavvufta pek
yüce mertebelere çıkmış olarak icâzetnâme aldı. Hüseyin Hamevî'nin halîfesi
olarak Anadolu'da Kâdirî yolunu yaymak üzere vazifelendirildi. Hazret,
Anadolu’ya Kâdiriyye Tarikatı’nı taşıyan zâttır. Bu yüzden Anadolu Kâdîrileri,
Eşrefoğlu için ‘Pîr’-i Sânî’ yani ‘ikinci pîr’ derler. Şeyhi: “Halk senin zahirine de
bakar. Onun için kıyafetini düzeltmen lâzımdır. Şu hırkayı ve pabuçları al,
giy.” buyurunca, Eşrefoğlu hırkayı giydi, pabuçları da başına geçirerek:
“Şeyhimin verdiği pabuç ayağıma değil, başıma olsa gerektir.” dedi.
Hüseyin Hamevî, halifesini Anadolu'ya uğurladıktan sonra, arkasından baktı
ve: “Abdullah-ı Rûmî koca bir deniz imiş. Bizde bulunan her şeyi çekip sînesine
aldı.” buyurdu. Hama’dan Ankara'ya giden Eşreoğlu Rûmî, Hacı Bayrâm-ı
Velî'nin yanında bir müddet kaldıktan sonra İznik'e gitti. İznik’te ilk talebesi
olan köylü onun için bir dergâh yaptırdı. Eşrefoğlu Rûmî burada talebelerine
ders vermeye, talebelerinin nefsini terbiye etmek için, riyâzet ve mücâhedeler
yaptırmaya, kalp hastalıklarından kurtarmaya ve Kâdirî yolunu yaymak için
çalıştı. Ömrü bu gayret ile geçen Hazret-i Eşrefzâde, 1484’te vefat ettiğinde
İznik’teki dergâhına defnedildi. Bize, Hazret’in ‘Müzekki’n-Nüfûs’ eseri vesilesi
ile tanıtıldığını söylemiş idim. Eseri okuyunca hazretin hayatını, eserlerini
araştırmaya başladım.
Eşrefoğlu’nun Hama’da tabiî tutulduğu halvetten çıkarılınca vecd ile:
“Sultanım bize kıydınız!” demesi bende pek büyük bir te’sir uyandırmış idi.
34