Dilhane Nisan Sayısı nisan | Page 32

" Ben Amine Yamaç . Size güzel ve kocaman olan evimizden bahsedeceğim . Bu arada ben ona altından nehirlerin aktığı sihirli şato diyorum . Dileyen böyle kullanabilir . Evimiz iki katlı bir ağa konağıdır . Hayır babam ağa değil ama olsun . Evin ön tarafındaki ahşap merdivenleri kullanırsanız sizi büyük solana götürür . Büyük salonda ablamın Antep ' ten getirdiği özel halılarımız duvarları süsler , aynı zamanda şark köşemiz de burada size merhaba der . Eğer evin ikinci girişi olan arka girişi kullanmak isterseniz öncelikle bir anahtara ihtiyacınız olacaktır . Büyük , gümüş renginden bir anahtar . Kahve tonlarında boyanmış en az iki metre olan kapıyı açabilen tek anahtar odur çünkü . Burada maalesef ahşap merdivenlerimiz yok . Daha güzel olduğunu düşündüğüm bordo renkli metal merdivenler size eşlik eder . Ayrıca her basamak başında anemin çiçeklerini ezmemek için biraz uğraş vermeniz gerekebilir . Merdivenlerin sonu dedemle babaannemin anılarına çıkar . Yerde kilimler , ot minderler , eski bir soba hala içinizi ısıtmak için bekliyor ve daha niceleri . Burasını pek kullanmadığımızı bir müze gibi koruduğumuzu açıkça belirteyim . Şimdi gelelim güzelim bahçemize . Bahçenin girişinde kocaman kırmızı gülleriyle gül ağacı selamlıyor bizi ve yanında kuşburnular " suu suu !" der gibi bakıyor bize .
Akasyalar öyle güzel kokular vermiş ki bahçeye adeta başınız dönüyor . Annem yine bahçenin bir köşesinde elinde hortumla doyuruyor bütün çocuklarını . Tabi üstlerine basmayın diye bizi ikaz etmeden geçmiyor . Annem böyledir yanakları al al olur onlarla konuşurken . Kıskanırız hatta bu çocukları öpüp koklayışını . Bostan deriz biz bu güzel bahçeye . Sebzeler meyveler kardeş olmuş el ele kol kola yaşayıp giderler . Son olarak ağaçlığa gelelim . İçinden ırmak akan , yüzlerce ağaca ev sahipliği yapan sarı çiçekler vadisi burası . İçeri girmesi biraz riskli çünkü içindeki otlar babaannemin demesiyle insan boyundadır . İnsanı ürpertiyor bakınca ama . Ama ırmak ve sarı çiçek vadisi bakınca cennet mekan gibi . Böyle işte köyün en şanslısı biziz . Kocaman bir konak ve sarı çiçek vadisi olan başka bir insan yok ." Ağabeyim susmuştu , yüzüme bakıyordu . Bu anlattıkların kimin evi demekten kendimi alamadım . Yıllar sonra İstanbul ' a taşınınca anladım ki bizim evimiz " kocaman ve gereksiz " değilmiş . Bir şeyleri kaybettikten sonra aslında onunla ne kadar mutlu olabileceğinizi anlamamanız dileğimle . Selamün aleyküm .

32