Bize hep: "Arkadaşlarım! "Her
şeyin bir ruhu vardır ve biz bu
ruhu göremez olduk"" der.
Etrafımı durup gözlemleyince
hocamın aslında ne kadar da
haklı olduğunu bir daha bir
daha görüyorum. Sokaklarda,
yollarda, çiçeklerde,
böceklerde hep bir ruh kaybı
görüyorum. Önce kendime
sonra size soruyorum. Lale
zamanı gelince fotoğraf
çekmek dışında hiç gerçekten
laleleri görmek için gittik mi
Emirgan'a? Ben gitmedim. Evet
çok severim orayı her gün bırak
her gün giderim fakat yine
fotoğraf çekmek için. Ya da
başka bir şey. Mesela
arkadaşlık ilişkilerimiz, aile
ilişkilerimiz bunlarda alıyor
muyuz eski tadı? Almıyoruz,
alamıyoruz. Bana kalırsa her
şeyin ruhsuzluğu bizim
ruhsuzluğumuzdan
kaynaklanıyor. Ne bileyim
yağmur yağınca koşsak
sokaklara ıslansak, bahar
gelince çiçekleri dansa
kaldırsak, şiirler okusak
yaptığımız yemeklere,
değişmez mi hepsinin tadı?
Yani diyorum ki katalım
sevdiklerimizle sevmediklerimizi.
Mesela burada soğanı
düşünelim, pek kimse sevmez
ama soğan kavrulmadan
yapılan yemek de bir şeye
benzemez. Biz de kendimizi
kavuralım, ruhumuzu kavuralım.
Küçüğü büyüğü ayıralım
birbirinden.
Parkta oynayan çocukları,
camileri dolduran gençleri
görünce sevinç dolsun içimiz.
Şükredelim en çok, şükredelim
Rabbimize. Ruhumuz için
şükredelim
Küçüğü büyüğü bırakalım şimdi
bir kenara. Neyle mutluyuz ona
bakalım ve gidelim peşinden.
Peşinden gitmezsek unutur bizi,
bizde mutlu olmayı unuturuz
mazallah. Başta köydeki
evimizden bahsetmiştim yazının
sonunu da onunla
tamamlamak istedim. Köyde
yaşarken evi pek hatta hiç
sevmezdim. Kocaman ve
gereksiz bir evdi. Annem sürekli
bostan yapar, ağabeylerim de
çiftçilik ve hayvancılık yapardı.
Bu tabi benim tanımım. Bir gün
öğretmenim bir ödev verdi.
Kendimizin olan bir şeyi
betimlememizi istedi. O
zamanlar hiç yazma
yeteneğim yok. Kitaplar şiirler
bana yabancı. Fakat çok
sevilen ve başarılı bir
öğrenciyim. Kötü bir ödev
yapmayı kendime yediremem.
Koştum ağabeyime. Dedim
yardım et en iyisini yapalım
ağabey lütfen. Altı kardeşin en
küçüğü , şımarık ama bir o
kadar da sevdiği kardeşini tabi
kırmadı. Ağabeyim bana
evimizi betimleyelim dedi. Pek
istemedim çünkü ne
anlatabilirdi ki? Ama
yapmamasından korktum, ses
etmedim ve başladı
anlatmaya.
31