Diz kapağına kadar uzanan
siyah paltosu, kahverengi
kasketli ve kırmızı kaşkollu bir
adam; yokuştan aşağıya,
sağlam adımlarla, düşmemek
için büyük özen göstererek ağır
ağır iniyordu. Pencerenin
sokağı gören kısmında bunlar
yaşanırken evimizin kapısını
döven tokmağın sesiyle irkildim.
Annem içerden
‘’Oğlum, Postacı Mehmet Abi
geldi, sana paket varmış.’’ diye
seslendi. Günledir tekdüze
devam eden hayatım bir lahza
canlanmıştı ve tekdüzelikten
kurtulmuştu. Ansızın gelen bu
posta, istemeden de olsa
küçücük bir heyecan fırtınası
yaratmıştı hayatımda…
Paketi aldığım gibi odama
koştum. Annem, bu ansızın ve
nerden geldiği belli olmayan
bu paketi hiç sorgulamamış,
ben de neden sorgulamadığını
merak etmemiştim. Paketi
masamın üzerine koyarak
incelemeye başladım. Paketi
narin bir biçimde açarak
içerisindekileri tek tek çıkarttım.
Paketin içerisinden, ‘ Üzerinde
…’e yazan bir zarf, halkasında
tek bir anahtar takılı olan ve
üzerinde‘’KK’’ yazan anahtarlık
ve Reşat Nuri’nin Çalıkuşu
romanı vardı.’
Anahtarlığı ve kitabı masanın
köşesine koyup zarfı elime
aldım. Zarfa zarar vermemeye
çalışarak küçük dokunuşlarla
açtım. Bana ithaf edilen bu
mektupta:
Sevgili…
Sana bu mektubu, benim için
huzurun hüküm sürdüğü, çok
uzak diyarlardan yazıyorum. Bir
daha dönmemek üzere
mahallenizden ayrılıyorum. Sizin
gibi güzel insanlardan ayrılmak
benim için çok üzücü, artık
sizlerle olamayacağım. Bunca
yıldır asıl huzurgâhımı ararken
bana geçici olarak bir
huzurgâh tesis ettiğiniz için
sizlere müteşekkirim.
Ben kimim? En çok bu soruyu
merak ediyorsun değil mi? Ben
zamanında İstanbul’un en
zengin kitapçılarından
birisiydim. Sahaflar Çarşısı’nda
dükkânlarım, yayınevim ve
kırtasiyelerim… Hayatımı
değiştiren ve beni sükûta
mahkûm eden olay da
sahaflarımdan birinde yaşandı.
Bundan tam yirmi yıl önce, bir
temmuz sıcağında, tozlu kitap
rafları arasında; servi boyu,
kocaman kara gözleri, beline
kadar uzanan sarı saçları, kara
ve kalın kaşları, narin ve
bembeyaz elleriyle, onu
görmeden önce tahayyül
edemeyeceğim, inanılmaz bir
kadınla tanıştım. O zaman
boylu, poslu yirmi beşlik civan
bir delikanlıydım, bakma şimdi
o ağarmış saçlarıma,
sakalıma… O zaman
kitaplardan başka bir şeyi
sevebileceğimi
düşünmüyordum. Bu kadın
benim düşüncelerimi boşa
çıkarmıştı.
23