BETÜL KAYALI
Milan Kundera’nın bir sözünü okudum iki gün önce.
Zihnimde yer etti, aklıma takıldı. Söz ise şu: ”Sadece bir
kere olan hiç olmamış sayılır.” Kaç hayat tüketecektik,
kaç kere durması gerekir kalbin?
Bizim değil mi bu hayat, hesabı yok mu geçen
dakikaların, sorumlusu değil miyiz yanlış bakışların? Bir
hayatımız var ve yaşıyoruz, pervasızca nefsine kul
olmuş tüketiyoruz zamanı. Nasılsa genç değil miyiz,
aşığı değil miyiz kafelerde oturmaların, hiç icraatsiz çay
edebiyatı yapmaların. Ne mahsuru olabilir, okuldan
sonra biraz güzelleşip dertleşmenin, nargile dumanını
çekmenin. Nasılsa bir kere geldik dünyaya, nasılsa bu
gençlik bir defa.
Dumanlı sevdaların, bilenmiş anıların ağır bir yük olup,
ömür kesesini doldurduğu şu gecede zihnim bulanık,
görmüyor gözlerim. Ruhumsa kafeste. Süratle alınan
gençlik virajlarının son kavşağında, yaşamak dediğimiz
sanki masalsı bir dava.
Ama bir his var, bir yer var. Beşeriyetini yitirmiş
bakışlarım arasından sıyrılıp, damarlarımda dolaşan.
Bulmak istiyorum, koşmak oraya. Biliyorum, evet bir yer
var: Yaşlı bir genç anılarını yazar.
Yaşlı Bir Genç Anılarını Yazar