yabancıları hep görürüz. Çoğu bir şekilde emekli olmuş ya da oldukça
mütevazı geçim kaynaklarını temin etmiş dünyayı dolaşan, Akdeniz’i
dolaşan denizcilerdir…
Bizler ise fırsat buldukça teknemize koşar, biraz teknemizle biraz da
denizle hasret giderir ve tekrar büyük kentlerin cangılında hayat kavgası
için boğuşur çırpınırız.
Bu yıl İstanbul’da teknede yaşayan dostlarımızın sayısında ciddi bir
artış gözlemliyorum. Tekne’de yaşıyorlar, işlerine tekneden gidip
geliyorlar. Bu sayının artması, denizciliğe gönül verenler için sevindirici
ama artışın ardında yatan ve benim tespit ettiğim nedenler ise ülkemiz
açısından üzücü ve düşündürücü…
Önce doğal bir felaket vurdu bütün ülkemizi… İki yıl önceki Marmara
depremi, Kocaeli, Sakarya ve Avcılar’ı yıktı, depremin sarsıntısı
İstanbul’da özellikle, Yeşilköy, Florya, Yeşilyurt gibi semtlerde korku
yarattı. Bunun sonucu da çoğu arkadaşımız, biraz da korkudan
teknelerinde yaşamaya başladı.
Ardından öncü şoklarla sık sık yaşadığımız ekonomik depremler,
kasım ve şubat aylarında şiddetini artırdı ve ciddi bir ekonomik yıkıma
neden oldu. Finans kesiminin aktörleri, (bankalar, yabancı fonların
yöneticileri, yerli ve yabancı rantiyeler, menkul kıymetler piyasasının
spekülatörleri) ile kamu hazinesinin yöneticileri, 1989 yılından bu yana
sıcak para politikası ile ülkeyi idare eden siyasetçiler, neden oldukları
ekonomik felaketle, rantiyeler hariç tüm ulusumuzun ciğerini söktü…
Hal böyle olunca, başkasının yanında çalışan bir çok kişi işinden oldu.
Kendi işini yapan bir çok kişi de işyerini ya kapattı ya da işlerine bir süre
ara vermek zorunda kaldı. İşte bu grupta olan denizci arkadaşlarla
sohbetlerimizde, hep aynı noktaya geliyoruz.
Kimsede, yakın gelecekle ilgili işlerin düzeleceğine dair herhangi bir
umut yok. Kararlar iki şekilde veriliyor.
Ya herkes kendi imkanlarıyla kendini emekli etmenin yollarını arıyor,
ya da işler askıya alınıp bir süre Robinson hayatı yaşayıp “bekle ve gör”
politikası izleniyor.
Bu tablo ekonomide yer alan üretici güçlerin (ister başkasının yanında
çalışan, ister kendini işini yapanlar olsun) işi bırakıp üretimden
çekilmesi ve emekli olması anlamına geliyor. Bu, Türk ekonomisi için ne
yazık ki, olumlu bir sinyal değil. Ama bunun sorumlusu olan, bu kararı
veren kişiler değil. İnsanları üretimden ve çalışmaktan soğutup
(alıkoyup) emekliliğe sevk edenlerin sorumluluğu, tamamen eskisi ve
Denizde yaşamak
31