Denizde Yaşamak Denizde Yaşamak | 页面 32

yabancıları hep görürüz. Çoğu bir şekilde emekli olmuş ya da oldukça mütevazı geçim kaynaklarını temin etmiş dünyayı dolaşan, Akdeniz’i dolaşan denizcilerdir… Bizler ise fırsat buldukça teknemize koşar, biraz teknemizle biraz da denizle hasret giderir ve tekrar büyük kentlerin cangılında hayat kavgası için boğuşur çırpınırız. Bu yıl İstanbul’da teknede yaşayan dostlarımızın sayısında ciddi bir artış gözlemliyorum. Tekne’de yaşıyorlar, işlerine tekneden gidip geliyorlar. Bu sayının artması, denizciliğe gönül verenler için sevindirici ama artışın ardında yatan ve benim tespit ettiğim nedenler ise ülkemiz açısından üzücü ve düşündürücü… Önce doğal bir felaket vurdu bütün ülkemizi… İki yıl önceki Marmara depremi, Kocaeli, Sakarya ve Avcılar’ı yıktı, depremin sarsıntısı İstanbul’da özellikle, Yeşilköy, Florya, Yeşilyurt gibi semtlerde korku yarattı. Bunun sonucu da çoğu arkadaşımız, biraz da korkudan teknelerinde yaşamaya başladı. Ardından öncü şoklarla sık sık yaşadığımız ekonomik depremler, kasım ve şubat aylarında şiddetini artırdı ve ciddi bir ekonomik yıkıma neden oldu. Finans kesiminin aktörleri, (bankalar, yabancı fonların yöneticileri, yerli ve yabancı rantiyeler, menkul kıymetler piyasasının spekülatörleri) ile kamu hazinesinin yöneticileri, 1989 yılından bu yana sıcak para politikası ile ülkeyi idare eden siyasetçiler, neden oldukları ekonomik felaketle, rantiyeler hariç tüm ulusumuzun ciğerini söktü… Hal böyle olunca, başkasının yanında çalışan bir çok kişi işinden oldu. Kendi işini yapan bir çok kişi de işyerini ya kapattı ya da işlerine bir süre ara vermek zorunda kaldı. İşte bu grupta olan denizci arkadaşlarla sohbetlerimizde, hep aynı noktaya geliyoruz. Kimsede, yakın gelecekle ilgili işlerin düzeleceğine dair herhangi bir umut yok. Kararlar iki şekilde veriliyor. Ya herkes kendi imkanlarıyla kendini emekli etmenin yollarını arıyor, ya da işler askıya alınıp bir süre Robinson hayatı yaşayıp “bekle ve gör” politikası izleniyor. Bu tablo ekonomide yer alan üretici güçlerin (ister başkasının yanında çalışan, ister kendini işini yapanlar olsun) işi bırakıp üretimden çekilmesi ve emekli olması anlamına geliyor. Bu, Türk ekonomisi için ne yazık ki, olumlu bir sinyal değil. Ama bunun sorumlusu olan, bu kararı veren kişiler değil. İnsanları üretimden ve çalışmaktan soğutup (alıkoyup) emekliliğe sevk edenlerin sorumluluğu, tamamen eskisi ve Denizde yaşamak 31