Tarih Boyunca Mülkiyet Anlayışı ve Osmanlı Toprak Düzeni
Devri’nde hemen her alanda olduğu gibi toprak düzeni de yeni kanunlarla yeniden bir nizama sokuldu. Buna göre, mirî topraklarda yaşayanların ellerindeki menkul malları ile ev, bağ
ve bahçe gibi gayrimenkul malları yine kendilerinde kalacak diledikleri gibi tasarruf edebilecek ve temlik hakkına sahip bulunacaklar; rakabesi hazineye ait olan yerlerde ise, ziraat ettikleri tarlalar tasarrularında kalmakla birlikte kendi mülkleri olmayıp arz-ı memleket sayılacaktı. 85 Bu içtihatlar sonraki dönemlerde de kabul görüp uygulanmıştı. Bununla birlikte, yeni
nizamda zaman zaman değişiklik yapılıp bir has zeamete, zeamet timara veya vakfa dönüştürülebiliyordu. Ancak bu padişahın iradesi ile bizzat nişancı tarafından yapılabiliyordu. Yani,
toprak sistemi sıkı kontrol altına alınmış bulunuyordu. Bu dönemde dirlik sisteminde yapılan
en önemli değişiklik 1531 tarihli ferman ile timarların tezkireli ve tezkiresiz diye ayrılması ve
kılıç hakkı denilen miktara kadar olan timarların, yani tezkiresiz timarların beylerbeyiler tarafından merkezin izni olmaksızın beylerbeyi beratı ile tevcih edilebileceğinin kanun hâline
getirmesi olmuştur. Zeametler ise, gelirleri yüksek olduğundan kılıç hakkı da olsa bu yetkinin dışındaydı. 86 Tezkireli timarlar ise yine merkezden alınan beratla tevcih edilebilecekti.
Kanuni Sultan Süleyman Tuğrası
Timar sisteminin bozulmaya başlaması, sistemin en ihtişamlı olarak uygulandığı XVI.
yüzyılın ikinci yarısına yani Kanunî Devri’ne rastlamaktadır. Bu dö