DEFTERHÂNE’DEN TAPU VE KADASTRO’YA | Page 34

Tarih Boyunca Mülkiyet Anlayışı ve Osmanlı Toprak Düzeni Kısacası, İslâm’ın mülkiyet nizamı anlayışı, mülkün gerçek sahibinin Allah olduğunu ve mülkü insanlara faydalanmak ve tasarrufta bulunmak üzere emaneten verdiği temeli üzerinde kuruludur. Bu anlayış tüm insanların eşit olamayacağı ve fertlerin mülk edinmelerinin fıtrî bir istek olduğunu kabul ederek sosyalist yaklaşımdan ayrılırken, mülkün meşru yollardan elde edilmesini ve elde edilen mülk üzerinde ihtiyaç sahibi diğer toplum bireylerinin haklarının ödenmesi gerektiğini vurgulayarak da liberal yaklaşımdan ayrılarak nevi şahsına münhasır bir mülkiyet nizamı ortaya koymaktadır. B. OSMANLI’DA MÜLKİYET TELAKKİSİ VE TOPRAK DÜZENİ 1. OSMANLI TOPRAK DÜZENİNİN MENŞEİ Medeniyetler tabiatı gereği çağdaşı ya da selefi diğer medeniyetlerden, özel şartlarına bağlı olarak, ihtiyaç duydukları noktalarda etkilenmeye müsaittirler. Osmanlı Devleti’nin bütün müesseselerinin kökenlerini İslâm Öncesi Türk Tarihinde aramak ya da tüm müesseseleri şer’î bir temele oturtup İslâm medeniyetinde aramak ne kadar hissi bir çaba ise, Osmanlı’yı tamamen Bizans müesseselerinin tesirinde şekillenmiş bir “model devlet” olarak görmek de, o kadar hissî ve yanlı bir çabadır. Mısır’daki Türk Hanedanlığı defter tutma, muhasebe ve vergi toplama işlerini Mısır’ın yerli halkı olan Kıptîlerden seçerlerdi. Zira onlar bu konuda daha mütehassıs idiler.38 Nasıl ki Mısır’ın Türk Hanedanlığının birtakım müesseselerinde yerli medeniyetten etkilenmemiş olduğunu iddia edemezsek, Osmanlı’nın da toprak yönetimi konusunda en azından belirli bölgelerde Bizans’ın praktikasından etkilenmediğini ve Bizans praktikasının da Osmanlı toprak sisteminden etkilenmediğini iddia edemeyiz.39 Bu nedenle, Osmanlı müesseselerinin ve toprak sisteminin kökenlerini daha geniş bir zaman dilimi ve coğrafyada aramak icap eder. Türklerde, bilhassa Selçuklularda İslâmiyet öncesi döneme ait kalıntılar tabiî olarak yaşamıştır. Bunlar bazen İslâmî bir ciladan geçip değişime uğramış, bazen de yeni bir mahiyet kazanmaya başlamışlardır.40 Nizâmülmülk’ün Siyasetnâmesi’ndeki “…mülk ve raiyyet hep sultanındır...” 41 ifadesinin eski Türk devlet telakkisindeki mülkün hükümdara ait olduğu görüşünün bir devamı olduğu söylenmektedir. Osman Turan, Bizans ve İslâm Devletlerindeki ikta’nın belirli alanlarla sınırlı olduğunu, Selçuklulardaki gibi bütün ülkeye şamil olacak şekilde uygulanmadığını, Selçuklulardaki uygulamanın, Türklerdeki “mülkün hükümdara ait olduğu” görüşüne dayandığını ve ikta’ sisteminin İslâm öncesi Türk Devletlerinde de uygulandığını ifade etmektedir. 42 Osmanlı Devleti’nin toprak düzeninde ve diğer müesseselerinde İslâmiyet öncesi Türk Devletlerine ait kalıntılar bulunması muhtemel olmakla birlikte, Osmanlı’nın bir İslâm Devleti olduğu gerçeğini akılda tutarak, diğer Anadolu Beylikleriyle beraber Anadolu Selçuklu Tarihinin bir devamı şeklinde değerlendirirsek bütün sosyal müesseselerin anlaşılması kolaylaşacaktır. Anadolu Selçuklularının birçok müessesesinin Sâmânî 38 İbn-i Haldun, Mukaddime, Haz. Süleyman Uludağ, İstanbul 1988, C.I, s.635 39 Yılmaz Kurt, “Osmanlı Toprak Yönetimi”, Osmanlı, C. III, s.59 40 M. Fuat Köprülü, Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri, Ankara 2004, s.45; Abdülkadir İlgen, “Osmanlı Toprak Mülkiyeti Anlayışının Teşekkülü ve Bunun Sosyal Tabakalaşma Üzerindeki Etkileri”, ankara.edu.tr, s.3 41 Nizâmülmülk, Siyasetnâme, Haz. M.Altay Köymen, Ankara 1999, s.23 42 Osman Turan, “Türkiye Selçuklularında Toprak Hukuku”, Türkler, C.VII, s.189-190 14